Steve karşılarında konuşurken, Peter'ın gözleri yavaşça kapanıp kafası Margaret'in omzuna düştüğünde kız onu dürterek yeniden doğrulmasını sağladı.
Steve'in söylediklerini elindeki kalemle defterine geçirmeye çalışıyordu.
Tarih öğretmenleri sınıfı ikili gruplara ayırıp seçecekleri bir savaşı anlatmaları için ödev vermişti. Pete ve Margie grup olup 2. Dünya Savaşı'nı anlatmayı seçmişlerdi.
O günleri canlı yaşayan Steve sayesinde bu iş pek de zor olmayacaktı. Tabii Steve'in zaten sıkıcı olan tarihi daha sıkıcı ve yavaş anlatmasını saymazsak.
"Selam gençler..." diye içeri girdi Bucky. "Ve Steve."
"Selam Buck." dedi Steve.
"Ne yapıyorsunuz?"
"Bu ikisinin tarih ödevi varmış benden 2. Dünya Savaşı'nı anlatmamı istediler ben de anlatıyorum."
"Hmm." diyerek çocuklara baktı Bucky.
"Bak seni çizdim." dedi Margaret Peter'a fısıldayıp defterin köşesindeki minik Örümcek Adam çizimini göstererek.
Elleriyle sessizce alkışladı "Yetenek akıyor resmen."
Bucky tekrar Steve'e döndü "Kesinlikle senin anlatımından zevk alıyorlar."
"Değil mi?" dedi gülümseyerek. "Ben çok iyi bir anlatıcıyımdır-"
"Steve... Resmen ayakta uyuyorlar."
Steve buna şaşırırken gülümsemesi yavaşça yok olmuştu.
"Ben cidden epey zevk alıyorum..." dedi Margaret elindeki kalemi kaldırarak.
Steve ona teşekkür ettikten sonra Bucky "Kenara kay." diyerek Steve'in yanına oturmuştu. "Bende size anlatacak daha heyecanlı bir hikaye var."
Heyecanlı gözlerle Bucky'i dinliyordu çocuklar.
"Hikayemizin baş kahramanı Steve 'Fetüs' Rogers."
"Hey!"
Bucky Steve'in ona kızarak bakmasına aldırmadan devam etti "Bir zamanlar Brooklyn'de yaşayan 16 yaşında bir çocuk vardı. Annesi ayakkabıları ona büyük geliyor diye içine gazete sıkıştırırdı.
Ufacık bir şeydi fakat boyundan büyük işlere kalkışırdı, bu yüzden sürekli dayak yerdi."Steve gözlerini devirip utanmasını gizlemeye çalışarak Bucky'nin anlatmakta olduğu şeyi dinlerken çocuklar onun aksine daha heyecanlı bir haldeydi.
"Bana kalırsa tam bir aptaldı çünkü hiçbir kavgadan kaçmazdı."
"Keser misin şunu artık."
Bucky omuz silkerek devam etti "Ama aslında aptallığından değil cesaretinden dolayıydı hiç kaçmaması."
"Buck ciddiyim yeter."
"Küçük fetüsümüzün bir de yakışıklı mı yakışıklı, güçlü mü güçlü, mükemmel ötesi bir arkadaşı vardı. Yani bir insanın sahip olabileceği en iyi arkadaştı o."
"Adı da Bucky 'Maalesef Beyni Egosu Kadar Büyük Değil' Barnes." derken arkadaşının omzuna bi tane geçirdi Steve.
"Fetüs Steve orduya katılmak istiyordu tıpkı arkadaşı gibi ama boyunun kısalığı, astım gibi bir çok hastalığı olması sebebiyle her seferinde reddedildi ama o asla pes etmedi. O hiçbir şeye pes etmezdi."
"Şu an sana karşı pes ediyorum." diyip onun anlatmasını bitirmeye karar verdi Steve. Çünkü Bucky'i susturamayacaktı.
"Sonra bir gün onun içindeki ışığı fark ettiler ve onu orduya aldılar. Steve sıska olmasına rağmen o kadar cesurdu ki herkes el bombasından kaçarken o üstüne atladı..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Spiritual Girl༄
Fanfiction"Tanışmak ister misin? Ben Steve, senin adın ne?" elini uzattı. Minik kız Steve'in uzattığı eli tuttu. "M-margaret." Steve karşısındaki küçük kızın ağzından 70 sene önce veda etmek zorunda kaldığı sevdiği kadının adını duyunca gülümsedi. "Ne güzel...