Çalan okul zilinin sesiyle başımı sıradan kaldırdım. Gözlerimi ovuşturdum ve etrafıma bakındım. Herkes toplanmış çıkıyordu.
Derin bir nefes verdim ve üzerinde uyuyakaldığım matematik kitabını kapatıp çantama yerleştirdim. Kalemiğime dışarıda kalan uçlu kalemi koyup çantama koydum. Pek nazik olmayan bi tavırla çantamın fermuarını kapattım ve ayağa kalktım.
Askılıktan sarı yağmurluğumu aldım ve giyindim. Camdan dışarı bakınca görülen iri yağmur damlaları titrememe sebep oldu.
Sınıf neredeyse boşalmıştı. Çantamı sırtıma atıp sınıftan çıktım.
Okul binasından çıkmadan bir süre duraksadım. Yağmur cidden şiddetli yağıyordu. Derin bi nefes verdim. Nefret ediyordum.
Yağmurluğumun başlığını kapattım ve okuldan çıktım. Her zamanki otobüs durağına doğru yürürken başımı eğmiştim. İnsanlarla göz teması kurmak benim için bir işkenceydi.
Durağa geldiğimde ayakta beklemeye başladım. Sanırım bi süre beklemem gerekecekti. Harika...
Başımı hafifçe kaldırıp karşı yoldan insanlara bakmaya başladım. Siyah şemsiyeler. Sarı yağmurluklar. Aceleci tavırlar. Cidden yağmurlu havalardan nefret ediyordum. Karamsardı.
İnsanlara kaçamak bakışlar atarken parlayacak derece sarı renkli şemsiye dikkatimi çekti ve o tarafa döndüm.
Sarı saçlı bir çocuk karşıdan karşıya geçmek için ışıkları bekliyordu. Benim yaşlarımdaydı ve sırtındaki çantaya bakılırsa okuldan çıkmış olmalıydı.
Yanımda otobüs bekleme olasılığı düşüncesiyle rahatsız oldum. Sosyal anksiyetem bunun gibi şeylere izin vermiyordu. Umarım geçip gider diye düşünmeye başlarken sarışın çocuk ışıklardan geçti ve sarı şemsiyesiyle yanıma gelip durdu.
Harika, o da otobüs bekleyecek.
Göz ucuyla yüzüne bakmaya çalışırken aynı anda göz ucuyla bana baktı ve bi kaç saniyeliğine göz göze geldik. Hemen gözlerimi kaçırdım ve yutkundum. Gerilmiştim.
Kafamda milyonlarca düşünceler, şarkılar, konuşmalar, ve kavgaları bozan bir cümle duymamla kaskatı kesildim.
"Hey."
Benimle konuşuyor muydu? Derdi neydi ki. Acaba çantam mı açıktı? Ayakkabı bağıcıklarımın düğümü çok mu karışıktı? Stresle mücadele etmeye çalışırken normalce konuştum.
"Oh hey."
Bi kaç adım yaklaştı ve şemsiyesini uzatıp kafama düşen yağmur damlalarını engelledi. Yutkundum.
"Üşüteceksin."
Kafamın içinde aynı anda hem panik yapan hem sinirlenen hem mutlu olan hem korkan hem de donakalan bir sürü insan kaçışıyor gibiydi. Lanet otobüsün gelmesi için yalvarmaya başladım.
"Teşekkür ederim." Zar zor konuştuktan sonra bir nebze olsun rahatladım.
Sarı şemsiyenin altında sarı saçlı çocuk ve ben deli gibi yağan yağmurun altında otobüs bekliyorduk.
" "
Çalan zilin sesiyle yerimden sıçrayarak kalktım. Kalbim deli gibi çarparken etrafa bakındım ve son dersin bittiğini, herkesin toplanıp sınıftan çıktığını gördüğümde içime bir fil oturmuş gibi hissettim.
Hızla cama baktığımda yağan yağmur devam ediyordu. Çok garip hissediyordum. Hızla toparlandım ve yağmurluğumu giyip koşarak okuldan çıktım.
Otobüs durağına geldiğimde nefes nefese kalmıştım. Dikkatlice karşıya bakıp onu bekledim.
Gelmedi.
Nefes nefese hayal kırıklığıyla gözlerimi kırpıştırdım.
-