13.Bölüm: Yenilgi

17.9K 1.3K 300
                                    

Ben seni seviyorum,
Gizlice..
El-pençe duruyorum,
Yüzüne bakıyorum,
Söylemeden,
Tek hece.

Özdemir Asaf- Özlem

Güvensizlik benim daima sırtımda asılı olan hırkamdı, çocukluğumun en keskin yadigârı şüphe ile birlikte hiç durmadan göğsümde filizleniyorlardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Güvensizlik benim daima sırtımda asılı olan hırkamdı, çocukluğumun en keskin yadigârı şüphe ile birlikte hiç durmadan göğsümde filizleniyorlardı. Fiziksel şiddetin izlerini yitiren bedenim şimdilerde ruhumun sancısını sırtlanıyordu. Geçen günler tuğlalarını avuçlarımı parçalaya parçalaya yıktığım duvarlarımı daha sağlam hale getirirken bunu hiç istemediğimi biliyordum.

Yeniden her şeyden, en çokta kendinden nefret eden kız çocuğuna dönüşmekten deliler gibi korkuyordum.

Benim tek bildiğim solmaktı, sevgiyi yanlış öğrenerek büyüdüğüm eve canımın yarısı olan bir kız çocuğunu gömmüştüm, hangi acı ağır gelirdi ki artık?

Elimdeki siyah çerçeveye düştü bakışlarım, başparmağımla hafifçe yüzünü okşadım, fotoğrafına bile dokunamadığın biri yanında olmayınca anlamlar anlamını yitiriyordu. Biz bir hasreti biliyorduk, bir de onun arsız yangınını.

Kolinin içine bıraktım elimdekini, parmak ucumu göz pınarıma bastırıp gelecek olan damlanın önünü kestim. "Bant neredeydi?"

Sesli soluğunu duydum önce, dalıp gittiği noktadan çekti bakışlarını, "Komodinin üstüne koymuştum." Arkamda kalan komodine dönüp büyük koli bandının elimin içine hapsettim, ucunu bulup açtığımda cızırtılı bir ses çıkardı, kolinin iki yana sarkan kapaklarını örtüp ucuna yapıştırırken gözleri yeniden açık dolap kapaklarının arasından gözüken elbisede takılı kalan Yusuf'a seslendim.

"Bu da hazır, koridora taşır mısın?" Kızarık gözlerini kaçırmadı benden.

"Bu en sevdiği elbiseydi," konudan tamamen bağımsız olarak kurduğu cümle boğazımdaki yumrunun tek sebebi değildi. "Kaç kez giydi? Bir mi iki mi?" Sesine karışan isyan tenimi ürpertti.

Biz yuva saymadığımız bu evden ayrılıyorduk, o geceden sonra hangisi olduğunu umursamadığım bir evi düşünmeden kiraladım, buradan ayrılmanın en zor yanı şüphesiz ablamın odasını toplamak oluyordu. Bu acıyı yalnız başına göğüslemek istesem de Yusuf buna müsaade etmedi.

"Giymeye kıyamadı," dedim dudağımın köşesini ısırırken, ayaza tutulmuş gibi titredi bedenim.

"Çok vakti de olmadı." Kabulleniş dolu cümlesinin ardında Hazal'ı ondan alanları suçlayan nefret dolu bir tını vardı. Avuçlarını dizlerine sürtüp kalktı, dimdik duruyordu aslında ama omuzlarındaki çöküş gözle görünür vaziyetteydi. Parmakları dolabın içine uzandı ancak eli havada asılı kaldı. "Ben de ona kıyamıyordum, o kendine nasıl kıydı Bade?"

Nehâr Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin