17.Bölüm: Zümrüdüanka

18K 1.1K 158
                                    


İnsan bazen, sadece ölmemiş olmak için yaşar. Ve insan bazen, bir gün ölecek olmanın kekremsi umudunu taşır göğsünde. Bahman'ın dediği gibi; "Bir atın umudu yoktur. Onu, sırtında şakıyan kamçının umutsuzluğu yürütür. Bizim hikayemiz de biraz böyle."

"Ah" diyor göğsümün kafesi, nasıl geçecek bu sancı? Tam şuramda bir ağrı, sızım sızım sızlıyordu ama bu büyümenin sancısıydı, solmanın değil

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Ah" diyor göğsümün kafesi, nasıl geçecek bu sancı? Tam şuramda bir ağrı, sızım sızım sızlıyordu ama bu büyümenin sancısıydı, solmanın değil... Bir çift göze bakarken siliniyordu tüm kötü hatıralarım, ilk çaresizliğimin üstü karalanıyordu tükenmez bir kalemle.

İlle de büyümekse mevzu en çok ben büyürdüm, lakin nasıl? Yollar bana yabancı, ben ise ürkek bir çocuktum. Dizlerimden kan sızan yaram canımı yakarken ayağım huzursuz uykularıma takılıyordu, iyileştim dediğim anda yeniden kapaklanıyordum yere.

İşte yine soluksuz kalıyordum, elimi uzatıp hafif çıkıntılı düğmeye bastım. Aracın camı yarıya kadar inerken serin bir rüzgâr saçlarıma çarptı. Dizimin üzerindeki eli saran el soluğum oldu, elimi ters çevirip parmaklarını avucumun içinde gezdirdi. Kafamı çevirip ona baktığımda gözlerini yoldan çevirip kısaca bana baktı.

"Nefeslerin sıklaştı," engebeli boş, orman yolunda ilerlerken sarsılan araç bir kez daha sarsıldı. Anında hissetmesi, göğsümün daraldığını benden önce bilmesi ve kimsenin işitmediği sesimi duyması hakkında söyleyecek çok şeyim vardı ama ben yalnızca gözlerine baktım.

"Düşünüyordum," diğer elimi hafifçe camdan dışarı çıkarıp parmaklarımı rüzgârın gidiş yoluna doğru hareket ettirdim. Arabanın yanından geçen Can'ın arabasından yükselen korna irkilmeme neden oldu. "Deli," dedim kısık gülüşümün arasından.

"Beraber düşünelim." Ellerimizi kendi dizinin üstüne çekti.

"Ben bir şey yaptım," aniden ona döndüğümde elimin yüzeyini okşayan parmakları duraksadı. Gerildiğini hissettiğimde dudağımın kenarını ısırdım.

"Ne yaptın?" Ormanın girişine geldiğimizde park edilmiş iki araba vardı, bunlar Oktay ve Can olmalıydı.

"Hastane randevusu aldım," Bilgisayarın başında dakikalar harcamış, üç kez siteyi kapamış, bir kez aldığım randevuyu iptal etmiştim.

"Ne," şaşkınlık dolu nidasının ardından o da tıpkı benim yaptığım gibi yüzünü bana döndü. Elleri yüzümü kavrarken gözlerimin değdiği gözlerinde gurur vardı. "Psikolog randevusu mu?" Kafamı aşağı yukarı salladığımda gözlerinden geçen mutluluğunu biliyordum.

Nehâr Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin