14.BÖLÜM

95 47 24
                                    

Her şeye rağmen sen bir parça benimdin. Ben bütün ruhumla senin.

-Reşat Nuri Güntekin

Mert Şenel -  İki Sınır

🌊

Soğuktan kurumuş ellerimi birbirine sürtüp ısıtmaya çalıştım. Hava fazlasıyla keskindi ve bir an önce yaz mevsiminin gelmesini umuyordum.
Yanıp sönen market tabelasına çevirdim bakışlarımı. Oğulcan ellerindeki poşetlerle bana doğru geliyordu.

"Çok üşüdün mü?" diye sorduğunda masumca bakıp kafamı salladım. "Azıcık." diyerek yanıt verdim. "Montumu vereyim." deyip poşetleri yere bıraktığında çabucak onu durdurup kolundan tuttum. "Saçmalama geldik zaten."

"Olmaz."

Ellerini arkaya doğru götürüp montunu zarif bir şekilde kollarından kurtardı ve omuzlarıma yerleştirdi. Soğuk hava eşliğinde burnuma yayılan erkeksi keskin kokusunu içime çektim. "Teşekkür ederim." diye mırıldandığımda gülümseyip yere koyduğu poşetleri tekrar eline aldı ve boş sokakta yürümeye başladık. Oğulcan hasta olduğu için arabayı kullanmak istememiş ve taksi çağırmıştı. Siteye yakın bir yerde inmiştik ve Oğulcan eli boş gitmemek için markete uğramıştı.

Saçlarımı montun içinden kurtarıp özgürlüğüne kavuşturdum. Eser rüzgar eşliğinde her adımda geriye atılıyorlardı. "Çocukları vardı değil mi?" diye sordum ellerimi deri montun cebine yerleştirirken. Oğulcan hafifçe gülümsedi ve başını salladı. Daha sonra bana kısa bir bakış ayıp önüne döndü. "Bir oğlu var, Fatih." diyerek çocuğun ismini söyledi. "Çok fena, çok." deyip kıkırdadığında bende kıkırdadım.

Bir süre sonra Ozsay Sitesi yazan sakin bir siteye girmiştik. Şehrin dışında, sakin bir köy gibiydi. Sokak lambaları çocuk parkına ve basketbol sahasını aydınlatıyordu. Yüzüme yayılan soğuk hava eşliğinde gökyüzüne baktım. Çok fazla yıldız vardı ve hepsi ayın etrafına saçılmıştı.

"Eski zamanlarda, bir sonraki günün hava durumunu yıldızların sayısından anlarlarmış."

Oğulcan'ın tok sesi sessizliğimize bir yıldırım misali düşmüştü. Kaşlarımı kaldırıp ona doğru döndüm. Kafasını kaldırmış, gökyüzüne bakıyordu. Keskin çenesi sanki mümkünmüş gibi daha fazla kasılmış, düz saçları alnına düşmüştü. Tanrı Oğulcan'a ayrıcalık göstermiş, diğer insanlardan çok daha farklı bir gurupla yaratmış ve yanlışlıkla bizim ütopyamıza düşürmüş gibiydi. Şair olsaydım, yalnızca bu görüntünün getirmiş olduğu ilham eşliğinde yüzlerce şiir yazmıştım. Bir şarkıcı olsaydım milyonlarca insanın arayıpta bulamadığı şarkıyı çıkarmıştım ve bir sanatçı olsaydım kesinlikle sanatı toplum için yapmıştım. Benliğimi böylesine heyecanlandıran hissiyatımın diğer insanlara da anlatmamak, ölümlü bir dünya için fazlasıyla bencilceydi.

Kendimle yüksek teknolojiye sahip silahlarla savaşıyordum. Benliğime koca bir yara açıp daha sonra tekrar iyiştiriyordum. Bu iki eylemi gerçekleştiriken kimseden yardım almıyor, ne yapıyorsam kendime yapıyordum. 

"Nasıl yani?" diye mırıldandım düşüncelerimin vermiş olduğu durgunluk eşliğinde. Kehribar rengi gözleri eşliğinde bana baktı ve dudağının bir tarafı yukarı doğru kıvrıldı. "Eğer yıldızlar sayıca fazla olursa bir sonraki gün hava iyi olurmuş. Ama eğer sayılabilecek kadar az olurlarsa sonraki gün hava pek iyi olmazmış."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 16, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ONSRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin