4. BÖLÜM

333 214 67
                                    


Ah, sen şimdi kayıp bir çocuksun.Karanlıkta yürüyorsun.Kalbim senin,Yollar senin...Bensiz mi büyüyorsun?


Live To See Tomorrow - David Chappell

                                                                     ***  


Tanrı insanoğlunu dünya üzerine göndermeden evvel, bu ağır yükü kaldırıp kaldıramayacağını sorarmış. İnsanoğlu başına geleceklerden habersiz, hevesle kabul edermiş insan olamayı.

 Bazen düşünüyorum  neden dünya hayatını seçtiğimizi veya kendi bedenimize bu ağır sorumluluğu neden yüklediğimizi. Bir taş olup uçsuz bucaksız yaylalarda, serin havayla sağa sola savrulmak varken ne diye bencilce davrandığımızı...

Derin bir iç çekip Fuat'a baktım. O halinden oldukça memnundu. İçimde oluşan öfkeyi dindirmeye çalıştım. Sol tarafımdan gelen tetik sesiyle göz ucuyla yanıma baktım. Merve kafama tuttuğu silahın tetiğini çekmişti. Umarım bu yaptıkları sadece güven testidir, diye geçirdim içimden. Çünkü katil olmak istemezdim.

Tetiği çekip Fuat'a baktım. "Emrinizi yerine getirmek benim için şereftir." dedim ve bana bakan adama dönüp hızla ateş ettim. Bir an yüzümü buruştursam da beklediğim sesin aksine tık diye bir sesle karşılaştım. Şarjörü doldurmamışlardı. Kaşlarımı çatıp elimdeki silaha baktım ve derin bir oh çektim.

"Aferin." dedi fısıltıyla. Kafama dayadığı silahı indirdi ve elimdeki silahı alıp tekrardan Fuat'ın yanına geçti. Sesi kulağımda yankılandığında duraksadım. O kadar sessiz söylemişti ki ben bile duymakta sıkıntı çekmiştim ve sanki... sanki oda tetiğini çekmediği için memnundu. Kafamı kaldırıp Merve'ye baktığımda bakışlarımız kesişmişti. Yutkunup Fuat'a döndüm. Bastonunu oturduğu sandalyeye dayayıp beni alkışladı ve tok bir kahkaha attı. 

"Doğrusunu söylemek gerekirse, şaşırdım." dedi keyifli bir sesle. Daha sonra ayağa kalktı ve bastonunun yardımıyla yanıma gelip omzuma şefkatle dokundu. "Gözüme girdin, cesur oğlan." Çenemi sıkıp sahte bir gülümseme eşliğinde "Sağ olun." diye yanıtladım. Arkamdaki adamlara baktıktan sonra yere diz çöken adamını ve bana eşlik eden diğer üç adamlarını gösterip, "Bunları mekana getirin." dedi ve son kez bana bakıp arabasına doğru ilerledi. Adamlarının hepsi toparlanıp arabalarına bindi ve gözden kayboldular. Merve, olduğu yerde kalmış bana bakıyordu. Yaklaşık iki dakika boyunca hayatı sorguladım olduğum yerde. Kendime geldiğimde derin bir nefes alıp yürümeye başladım.

"Oğulcan!"  Merve'nin sesini umursamayıp yoluma devam ettim. Tekrar adımı seslendiğinde yerimde durdum ve yanıma gelmesini bekledim. "Gitme." dediğinde umursamaz tavrımla Merve'ye doğru döndüm. "Gidersem nolur?"

Hafifçe eğilip Merve ile göz göze geldim ve kaşlarımı kaldırıp, "öldürür müsün?"dedim.

Merve, anlam vermediğim bir bakışla bana bakmayı sürdürürken dilimi şaklatıp devam ettim yoluma. Ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Evet, en zor kısmı halledip Fuat'ın yanına bir şekilde alınmıştım fakat olayın içine girdiğimde hiçbir planım yolunda gitmemişti. Fuat, her işe aldığı adamın kafasına silah dayayıp güven testi mi yapıyordu? Cidden nasıl bir kafayla yaşadıklarını merak ediyordum.

"Bekle!" Merve'nin sesiyle sıkıntıyla nefes verip durdum ve yanıma gelmesini bekledim. "Bak anlıyorum seni, sinirlisin ama lütfen bir sakinleş, konuşalım ha?"

ONSRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin