15. BÖLÜM - ALLAH DA BELAMI VERDİ ZATEN

4.4K 570 290
                                    

Hadi bakalım, benim bayağı eğlendiğim bir bölümdü, eminim sizde çok merak ettiniz :) o zaman bölüm sizlerle :)

***
Bakışların yangına körükle gidiyor sevgilim,
Benden günah da sevap da yol almak üzere...
Bakışların diyorum, günaha davet ediyor,
Yüreğim dünden razı çıktı yollardan, yanına varmak üzere...

-*-
Buğra ile Bengü el ele sessiz sessiz aşağı iniyorlardı ki tam merdivenin son basamağında salondan çıkan annesi, babası ve dedeleriyle karşılaştılar.
Birden durup, kafasını kaşıdı, “Hayda... Bunlar uyumamışlar mıydı ya, nereden çıktılar?” Bengü ise ofluyordu. Hakikaten nereden çıkmışlardı?


“Oğlum hayırdır?” dedi kadın ikiliye bakarak.
“Hiç anne, su içmeye indik.”
Dedesi bir torununa, bir gelinlerine bir de gelinin kolundaki çantaya bakıp sırıttı, “İkiniz, çantayla el ele mi iniyorsunuz su içmeye? Odanızda sürahi yok muydu?”

“Sanane dede, belki azıcık ayaklarımız açılsın diye yürümek istemişizdir, Allah Allah! Valla yok rahat edemedim ben burada, insanın kendi evisi gibi yok, hadi hayatım hazır çantanı da almışsın, eve gidelim.”
“Sende hazır araba anahtarın, cüzdanın ve telefonunla inmişsindir kesin.” Başını salladı yaşlı adam, “Kendini zeki sanan saf torunuma bak hele. Demiyor da biz burada sevişemedik, ateş çıkmış yüze, eve gidiyoruz, yol yapıyor benim üzerimden.”

Bengü değişik nidalar çıkarırken, Gizem hanım kayınbabasına dönüp ayıplayarak baktı, “Aa baba o ne biçim laf, ne alakası var? Su içmeye inmişler.”
Sadık bey başını salladı, “Tabi siz hiç birlikte susamadığınız için, su içmeye inmek ne demek, nasıl olur bilmezsiniz kızım, ama normal ve evli çiftler genelde sevişir, öpüşür. Siz her halde bir kere yanlışlıkla seviştiniz, onda da aha bu çocuk oldu, daha da bir şey göremedik zaten.”

“Hii, aşk olsun baba,” dedi Gizem hanım ağzını kapatarak. “Kenan sende bir şey söylesene.”
“Ne deyim hayatım, yalan mı sanki?”
Bengü ise o dakikalarda başını kocasının omzuna koyup, koltuk altından belini cimcikledi, “Buğra! Dedene bak ne diyor? Sustur yoksa ateş söndü sönecek bende söyleyeyim sana!”

“Sakın sönme! söndürme Olmaz!” diye bağırınca üç çift göz ona çevrildi.
“Ne sönmesin oğlum? Ne diyorsunuz anlamıyorum ben.”
“Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak, derken yani demiş ki ünlü şair, ocağımız sönmesin. Asla sönmemeli, değil mi Bengü?” karısına dönüp, acıyla inledi, “Değil mi dedim karıcığım, ne olur sönmesin.”

“Buğra sus Buğra! İstiklal Marşından girdin, şimdi ben cenaze marşından çıkacağım, sus!”
Gizem hanım ofladı, “Oğlum sen iyi misin?”
Sadık bey yine araya girdi, “Değil işte görmüyor musun? Allah Allah, rahat bırak çiftleri de iki-beş çocuk yapsınlar da bebek sevelim azıcık. İki oğlumda tek tek kaldılar.” Sonra torununa bakıp, “Siz çifter çifter yapın oğlum, siz yapın ben bakarım,” dedi keyifle.
“Olur dede!” dedi çıkışarak, “Fabrikanın açılışını yaptık da seri üretimi eksik kaldı.”

“Ay dede-torun edepsizsiniz siz,” diye hayretle cırladı Bengü.
Gizem hanım ise yüzünü yelliyordu, “Ay Kenan tut beni bayılacağım şimdi.”
Bengü atılarak kadının kolunu tuttu hemen, “Ay Buğra tutsana anneni düşecek.”
“Ya bırak Allah aşkına o yıllardır böyle, daha bayılıp düştüğünü gören olmadı. Bayılması bozuk, benim de asabım bozulmadan hadi gidelim gözünü seveyim gidelim ya!” alnını ovdu. Alttaki ağrı başına vuruyordu artık.

“Ya saçmalama, ateş mi kaldı bende,” diye sessizce mırıldandı Bengü.
“Al anne, beğendin mi yaptığını? Günlerdir çıkarmak için uğraştığım ateşi, iki dırdırınla söndürdün. Gitti ateş de kalmadı gece de. Buyur, istediğin yere bayılıp ayılabilirsin. Hiiiç öyle hayırsız evlatmışım gibi de bakma, Allah belamı verdi çünkü peşin peşin.” merdivenlerden sinirle yukarı çıkarken, hala saydırıyordu. “Yok size torun morun, yapıp yapıp esirgeyeceğim, yüzünü göstermeyeceğim! Gerçi yapabilirsem tabi, o da meçhul!” sonra birden bağırdı, “Bengü yukarı! Bırak bayılsın! Hatta dedemle, babam da bayılsa keşke!”

SAKAR PRENSES * PRENS & PRENSES SERİSİ IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin