20. BÖLÜM - GECENİN MASALI - VEDA

5.2K 571 286
                                    

VE BİR VEDA DAHA :) Benim için yeri çok ayrı bir hikayeydi. Burada çok yeni tanıdıklarım oldu :) Beni yalnız bırakmadığınız için teşekkür ederim :)
SAKAR PRENSES'E sürpriz sonla veda ediyoruz :)


Bir gün doğar,
Bir gece yüreğine masal olur...
Bir gece biter,
Güneş sana umutlar doğurur...
Ve o gece senin masalın,
Benim ise mutlu sonum olur...

-*-

Çağrı eve gelene kadar kızın elini bir dakika bile bırakmamıştı. “Yansı bak gözünü seveyim değişik maceralara girmeyelim olur mu? Sen otur ve bebeğimizin can güvenliğini sağla, ben her şeyi senin için yaparım.”
Yansı gözlerini kırpıştırdı, “Ne demek istiyorsun Çağrı, ne yani ben çocuğumu düşürür müyüm? Yedi katmanın altında nasıl düşsün?”

“Hayatım, sen işerken bile o çocuk o delikten düşer gider, var bende öyle bir şans çünkü. Çöpte karşılaştık biz hatırlıyor musun? Öyle çok da imkansız bakmayalım olaylara.”
Yansı’nın gözleri doldu ve dudaklarını büzdü, “Aşkımızın bir çöplükte başladığını yüzüme vuracak mısın hep böyle Çağrı, aferin sana, çok sağol ya. Çok teşekkür ederim.” Tam giderken geri döndü, hüngür hüngür de ağlamaya başlamıştı, “Ama gör sen, hepinizi utandıracağım. Bu çocuğa çok iyi bakacağım! Hepiniz utanacaksınız, çok şaşıracaksınız! Görün!”

Ve dediği gibi tabi ki olmadı. Yüzünü çevirip merdivenlere adım atmıştı ki ayağı boşluğa geldi ve tam yüz üstü düşeceği an Çağrı koşarak onu kollarına aldı. “Neden şaşırmadık acaba karıcığım?”
“İlk elin günahı olmazdı ama.”
“Yansı, lütfen otur ve bebeğimizin can güvenliğini sağla.”

***

“Allah belanı vermesin senin Buğra, bu ne?” diye hastane koridorlarında bağırıyordu Bengü. “Allah seni bildiği gibi yapsın! Allah o spermlerini üreten si-yok ona bir şey olmasın ama bir daha içime bir şeyini salma!”
Buğra sedye ile karısının peşinden giderken, bir yandan da ona laf yetiştiriyordu, “Bebeğim, yatak odamızı çok sermesek mi ortalığa, ha ne dersin?”
“Lan yatak odandan başlatma! Ölüyorum!” diye bağırdı başını kaldırıp adama bakarken. “Of!”
“Derin nefes almıyorsun ama Bengü, derin nefes alıp bırakman lazım, sen sürekli konuşuyor-”
“Kes Buğra!”

Doğumhaneye girdikleri an adam dışarıda kalmıştı. Yansı ise kocaman açılmış gözlerle bakıyordu giden kadına. “Çağrı!” dedi ceketini çekiştirerek.
“Efendim aşkım?”
Korkudan dudakları titriyordu, “Ben doğurmayacağım vazgeçtim!”
“Ne yapacaksın aşkım, içinde mi özümseyeceksin ha? Şuradan bir pencere açar, oğlumla selamlaşırım artık. Merhaba, merhaba, diye.”

Yansı ‘yazıklar olsun sana’ der gibi baktı adama, “Bengü nasıl acı çekiyor görmedin mi? ‘Yok aşkım, doğurma, ben sana kıyamam, böyle acılar çekmene razı olmam’ diyeceğine, dalga geçiyorsun bir de! Vicdansız adam!”
Çağrı ofladı, “Bebeğim Allah aşkına, ne yapalım şimdi kaç aylık olmuş oğlum, ne yapmamı istiyorsun? Ben mi doğurayım?”
“Hayır,” dedi başını üzgün bir şekilde sağa sola sallayarak, “Ben senin böyle acılar çekmeni istemem.”
“Bak şöyle yaparız, epidural anestezi ile sezaryen olursun aşkım olmaz mı?”
Yansı biraz düşündü, “Bakarız, onu ben bir araştırayım. O olur bak.”

O sırada bir hemşire çıktı ve “İçerideki hastanın kocası kim?” diye bıkkınca sordu.
Buğra hemen bir korku ile öne atıldı, “Benim. Ben! Karıma bir şey mi oldu? O iyi mi? Bebeğim? O iyi mi?”
“Merak etmeyin gayet iyiler ama hastamız siz içeri girmeden ıkınmayacağını ve doğurmayacağını söylüyor. Sizi hemen hazırlayalım.”
“Bakın bir iletişim sorunu yaşıyoruz sanırım, çünkü ben doğuma giremeyeceğimi söylemiştim. Giremem yani-”
“Beyefendi eşiniz doğurmayacağını söylüyor, lütfen şimdi benimle gelir misiniz?” diye bu sefer sesini yükseltti.

SAKAR PRENSES * PRENS & PRENSES SERİSİ IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin