4.BÖLÜM - İŞ BİRLİKÇİ * OLGUN KURT

4.6K 613 115
                                    

hadi o zaman bölüm gelsin :)

*-*
“Demek senin çirkin ördek, bir prens çıktı ha?” diyerek güldü Didem ablasına bakarak.
“Ay sus Didem ya, çok sinirliyim. Bakma öyle gülerek anlattığıma.”

Didem ofladı, “Ya abla Allah aşkına bir o halini düşünsene, hangi erkek çekici bulur ki seni, hele de şöyle biri?” diyerek, adamın zar zor bulduğu sosyal hesabındaki bir fotoğrafı gösterdi ve “Hey maşallah, annesi de iyi doğurmuş yani,” dedi. “Hem zaten istediğinde bu değil miydi, seni beğenmemesi. Beğenmedi işte. Sorun ne?”

Bengü kendini koltuğa attı, “Bilmiyorum Didem. Sorun ne bilmiyorum!” aslında çok iyi biliyordu sorunu. Sorun adamın evlenmek istememesiydi. Kim olduğu yada güzelliği çirkinliği önemli değildi. Adam oraya ‘evlenmek istemediğini’ gayet de açık ve net bir şekilde söylemeye gelmişti. Bengü’yü beğenmemesi bonus olmuştu sadece.
Didem birden yastığı onun üzerine atıp, “Allah seni kahretmesin, sen bu adama aşık mı oldun yoksa?” diye bağırdı resmen.

Bengü birden kalkıp kızın ağzını kapadı, “Kızım sussana, saçma sapan konuşma. Ne aşkı, ne olması. Ben sadece dersini vermek istiyorum.”
Didem inanamıyormuş gibi ukala bir gülümseme ile başını salladı sadece.
O sırada evdeki çalışanlardan biri girdi salona, “Bengü hanım, Hasan Lalezar diye bir beyefendi geldi. Dedenizle görüşmek istiyor. Ama Orhan bey dışarıda, ne dememi istersiniz?”

“Aa, kapıda mı adam?”
“Evet.”
“Al içeri al. Dedem de gelmek üzere.” Kız da kapıya koşmuştu. Yaşlı adamı kapıda görünce gülümsedi, “Hoşgeldiniz Hasan amca,” dedi.
“Aa Bengü kızım, hoşbulduk.”
“Buyurun geçin, lütfen kusura bakmayın. Dedem gelmek üzere.”

Adam başı ile onaylayarak geçti içeri. “Dedenle konuştum halbuki, müsaidim deyince geliverdim.”
“Sabah babaannemin kabrini ziyarete gitti. Oradan da hep camiye geçer. Neredeyse gelir Hasan amca buyurun.”
“Sen Bengü kızımdın değil mi, yanlış demedim ben?”

Kız çekingen bir şekilde gülümsedi, “Evet.”
-‘Altın diş nerede altın diş?’ diye düşündü Hasan bey. Ya torunu bu evlilikten tavuk gibi korktuğu için kafasından yumurtluyordu bunu, ya bu kız bir iş çeviriyordu.
Birlikte salona geçip karşılıklı oturdular. Bengü de yardımcılarından kahve rica edip, adama çevirdi bakışlarını.

“Torunum da senden çok bahsetti. Anlat anlat bitiremiyor seni. Maşallah anlattığı kadar da varsın. İlk görüşte aşk her halde.”
Kız gıcık tutmuş gibi öksürdü. “Ya... Çok da sevimli bulmadı beni ama. Hayırdır inşallah.”

“Bende onu soracaktım aslında dedene, ama sana sormak daha akıllıca olur. Kızım,” dedi babacan bir tavırla, “Hayırdır inşallah? Torunumun anlattığı kızla sen çok başkasın. Yanlış anlama, seni suçlamak değil niyetim. Belki de benim torun kaçmak için bahane arıyor. Nasıl desem, o biraz...”
“Sapık!”
“Çapkın!”

“Bardağa nereden bakıldığına bağlı tabi,” sonra derin bir nefes alıp verdi, “Bakın Hasan amca, sizi çok sevdim. Yalan yok, torununuzla zerre evlenmek istemiyordum. Bunun için de ilk buluşmaya kılık değiştirerek gittim. O da beni istemesin diye.”
Hasan bey güldü, “Bak sen.”

“Öyle valla. Sonra bu senin güya ‘çapkın’ ama aslen sapık olan torunun, bana ne laflar etti duysan şaşarsın. Bende ona ders vermek şeysinde öyle devam ettim oyunuma.”
“Kızım, bak ben torunumu savunmuyorum. Çok haylaz, şımarık, üstelik de kadınlara düşkündür. Ama seni tanısa, şu halini görse emin ol o kötü meziyetlerini bir kalemde siler.”

“Nereden biliyorsunuz?”
“Çünkü bende onun gibiydim.”
Kız dudağını ısırdı, “Ben yine de ona bir oyun oynayacağım. Aklı başına gelsin.”
Adam bu sefer kahkaha attı, “Peki güzel kızım. Elinden geleni ardına koyma. Ama onu kaybetme. Çünkü ben senin gibi bir kızı kaybetmek istemem.”

SAKAR PRENSES * PRENS & PRENSES SERİSİ IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin