1.BÖLÜM - KÖROLASI ÇÖPÇÜLER

7.4K 603 161
                                    

Eee hadi başlayalım :)


GİRİŞ -I

“Bir çıkıs daha, evet bebeğim işte böyle gülümse... Ah kahkaha atma, niyetin beni kalpten götürmek mi? İşte bu, sakın bozma...”
Ne mi yapıyorum? Tam bir haftadır, hayallerimin erkeğini bir sapık gibi – hayır gibisi fazla- resmen sapığıyım yani. Onu takip ediyorum ve her gün yüzlerce fotoğrafını çekiyorum. Kimin mi?

Çağrı Gümüş... Kusursuzluğun beden bulmuş hali.
Ben mi? Tabi ki ben de kusursuzdum. Sakarlık ve rezillikte üstüme tanımam. Aynalı bir ayakkabıcı da ayakkabıların aynadaki yansımasını rafın devamı sanıp, aynaya toslamamdan tutun da, havaalanında gelen kişileri daha rahat görebilmek için yan tarafa koşarken cama yapışmamla devleşen bir listem var. Ama havaalanında hiç bir suçum yoktu. İyi temizlemişlerdi camı mübarekler.
Her neyse, konumuz şimdi benim yakışıklı kusursuzum Çağrı... Onunla nerede mi tanıştım?

Dedemin düzenlemiş olduğu ‘yaza merhaba’ partisinde değil tabi ki, ben bu kadar şanslı değildim.
Çöp konteynırında tanıştık. Evet evet yanlış duymadınız. Aslında tam olarak şöyle oldu:

VE MASAL BAŞLASIN...

-Biri masal mı dedi? Saçmalamayın Allah aşkına! Çöpte başlayan bir aşktan bahsediyorum size, masal deyip durmayın. Bizim düğün şarkımız olsa olsa ‘Kör olası çöpçüler, aşkımı süpürmüşler!’ olur yani, masal bunun neresinde? :( Tamam tamam başlıyorum...

***

Evet artık bir üniversite mezunuydu ve bu gece arkadaşları çılgınca bir partide mezuniyetlerini kutlarken o dedesinin onun için düzenlediği sıkıcı kutlama yemeğindeydi. Klasik gülücükler, mecburi bir nezaket, tabağın yanındaki çatallarla imtihanı... “Kaldıramıyorum artık ya!”

Yengesinin yaptığı kibar espriler, çapkın kuzeni Buğra’nın dedesinin şirketindeki başarıları ve dedesinin bununla sonuna kadar övünmesi, bir de oyunun gece yarısındaki ikinci perdesi vardı, Buğra tam bir Kazanova’ydı. Annesi ve babası mı? Onların varlıklarını pek hissetmedi Yansı.
Tam bir prenses gibi büyütmüştü ailesi onu, bakıcılar, branş öğretmenleri, özel dersler... Asil, terbiyeli, azimli ve yalnız bir prenses...

Şimdi ne mi yapacaktı? Hayatında ilk kez kendi gecesini kendi istediği gibi yaşayacaktı. Hayatında yapmadığı şeyi yapacak ve evden kaçacaktı. İlk kez bir genç kız gibi bir gece geçirecekti. Üzerindeki pembe tütülü elbiseyi resmen parçalayarak çıkardı.

“Şeker kız Candy gibi yaptınız beni, şuna bak!” diye homurdandı elbiseyi kenara atarak. Dolabını açıp gülümsedi ve gizli gizli internetten aldığı kotunu ve tişörtünü giyindi. Altına da spor ayakkabılarını geçirip, başına da şapkasını takarak aynadaki yansımasına baktı.
“Harika!” dedi cıvıldayan sesi ile. İşte tam yaşıtları gibi olmuştu.

Herkesin uyuduğunu düşündüğü bu saatte evden kaçmak yapabileceği en çılgın şeydi bugüne kadar. Hadi ama, daha çılgınlarını da yapmıştı. Mesela yırtık poşetin içinde su şişelerinin düşmeden havada kalmasını beklemiş ve inatla dört kez düşen şişeleri aynı poşete doldurmaya çalışmıştı. Ne çılgınca...

İçi kıpır kıpırdı. Çünkü içinden bir his bugün hayatının aşkını bulacağını söylüyordu. O partide kesin bulacaktı, bu sefer aşık olacaktı. Belki de dans ederken birbirlerine çarpacaklardı ya da merdivenlerde göz göze gelip, bam! İlk görüşte aşık olacaklardı birbirlerine. Evet kesin öyle olacaktı.

Arabasını alamadı. Çünkü kahretsin ki garajdaydı ve dedesi asla kendisinin sürmesine izin vermezdi, özel şoförü vardı, anahtarda ondaydı.
Tam bahçeden çıkmıştı ki alnına vurdu, “Keşke bir taksiciyle anlaşsaydım ya. Hay aklıma tüküreyim’ diye söylendi. Annesi duysa onu lime lime ederdi. Ona göre bir hanımefendi böyle konuşmamalıydı. Fazla arkadaşı olmamalıydı. Daima burnu havada ve asil durmalıydı. Hah! Şimdi ana yola kadar yürüyecekti asil asil ve taksiye ancak oradan binebilirdi. Buradan geçmesi imkansızdı.

SAKAR PRENSES * PRENS & PRENSES SERİSİ IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin