“Japonya...”
Doktorlardan birisi koluna bir iğne batırdı ve Izuku’nun gözleri yavaş yavaş kapandı... Kalktığında baş ucunda Sakura, diğer tanında ise annesi vardı. “Sakura,” dedi zar zor Izuku. “Evet!” dedi Sakura yerinden fırlayarak. “Sakin ol.” dedi İzuku gülümseyerek. “Tamam, şimdi ne olduğunu söyle?” dedi Sakura sorarca. “Ben Japonya’ya gitmek istiyorum.” dedi Izuku bir anda. “Ne?” dedş Sakura. Şaşırmış, nedenini merak ediyordu. “Doğduğum ülkeye gitmek istiyorum.” dedi Izuku bastıra bastıra. “Bay Shō’ya söyleyeyim, ne yapabileceğimize bakalım.” dedi Sakura. “Bebeğim, iyi misin?” dedi Inko bağırarak. Çünkü biliyordu, oğlu Katsuki’den dolayı bunu istemezdi. “İyiyim, iyiyim anne.” dedi Izuku. Sesi ‘hayattan bıktım’ derken, yüzü ‘yaşamayı seviyorum!’ diyordu. “Emin misin?” dedi Sakura. “Bu soruyu annemin sorması gerekmez mi?” diye sordu. “Hmhm!” dedi Inko sahte bir trip atarak.
“Özür dilerim..” dedi Sakura mırıldanarak. “Önemli değil.” dedi Izuku gülümseyerek. “Ben o zaman konuşayım Shō ile.” diyerek odadan çıktı Sakura. “Nasılsın bebeğim?” diye sordu Izuku. “Anne, iyiyim!” dedi Izuku bıkkınlıkla. Sakura bir anda buruk bir gülümseme ile odaya girdi. “4 ay sonraya bir konser ayarlayabilirmiş.” dedi Sakura. “Ama istersen şimdiden yola çıkabiliriz.” diye devam etti. “Şimdi olsun!” diye atladı Inko. “Evet, şimdi, şimdi!” dedi Izuku bağırarak. “Tamam o zaman.” dedi Sakura, bu sefer gerçekten gülümsüyordu Sakura. “Ben eşyalarını toplarım, sen dinlen.” dedi Inko. “Tamam anne.” dedi Izuku. Sakura da, Inko da odadan çıkarken Izuku derin bir nefes aldı.
“Sonunda sessizlik...” diye mırıldandı İzuku. Telefonunu almak için uzanan Izuku karnına giren ağrı ile acı içinde inledi. “Bayım, iyi misiniz?” diye bağırarak girdi hemşire odaya. “Telefonumu uzatabilir misimiz?” diye sordu Izuku. Kadın hemen komidine uzanıp telefonu aldı ve Izuku’ya uzattı. “Teşekkürler!” dedi Izuku gülümseyerek. Çok yorgun bir gülümsemeydi bu. Kadın gülümseyerek odadan çıktı ve Izuku eski huzuruna kavuştu. Bu sefer huzurunu bozan şey telefonun çalması oldu. “Ne var!” diye bağırdı telefona. “Sakin ol!” dedi Sakura. “Tamam, ne oldu?” dedi Izuku sakince. “Birşey olduğu yok, seni almaya geliyoruz.” dedi Sakura. “Tamam.” dedi Izuku ve telefonu yüzüne kapattı. Sakura ve Inko birkaç dakika sonra hastane odasındalardı. “Ben Izu’yu alırım, siz arabaya gidin.” dedi Sakura. “Tamam, dikkatli ol ama.” dedi Inko parmak sallayarak.
“Tamam, hiç merak etmeyin.” dedi Sakura. Hemen ardından Izuku’yu kucağına alıp kapıdan dışadı çıktı. “Birşey demeyecek misin?” diye sordu Sakura merakla. “Hayır.” diye yanıtladı Izuku. “Peki...” diye mırıldandı Sakura. “Geldiniz sonunda!” dedi araba kapısının önünde duran Inko. Sakura, Izuku’yu arka koltuğa yerleştirdi ve ön koltuğa, sürücü koltuğuna geçti. “İsterseniz siz uyuyun.” dedi Sakura. “Tamam sen yola bak, kaza yapmayalım!” dedi Inko gülümseyerek. Herkes Izuku için endişeliydi. “Izuku, bebeğim sen uyu.” dedi Inko sahte bir gülümseme ile. Gülümsemesinin sahte olduğu belliydi, çünkü içinde kıyamet kopuyordu. “Tamam anne.” dedi ve annesini kırmadan uykuya daldı. Gözünü açtığında daha gelmemiş olduklarını ve annesi ile Sakura’nın salatalık yediğini gördü. “Bana da, bana da!” dedi bir çocuk gibi Izuku. “Al Zuzu!” dedi Sakura neşeyle. “Sağol Sakura.” dedi Izuku salatalığa sırıtırken. “Tuz ister misin?” diye sordu Inko. “Olur anne.” dedi Izuku neşeyle.
Herkes salatalağını bitirdikten sonra Sakura bir şarkı açmak için telefonuna uzandı. “Bu güzel mi?” dedi Sakura. “Evet,” dedi Izuku. “Havaalanına varmak üzereyiz, haberiniz olsun.” dedi Sakura gülümseyerek. Artık gerçekleri öğrenme zamanı gelmişti Izuku’nun, Sakura onun içinden bir parça ödünç almıştı. Şimdi de o parçayı geri veriyordu. Fakat daha acı bir şekilde. Izuku, mutlu olmuştu, şimdi de üzülmesi gerekiyordu. Çünkü bu bir masal değildi, herşeyi unutup mutlu bir hayat süremezdi. Bu masalın sonu “Mutlu mesut yaşadılar!” olarak da bitebilirdi, “Yıllarca bekledi, ama prens gelmedi...” de olabilirdi. Buna Izuku karar verecekti. “Hey Sakura!” dedi Izuku. “Geldik.” diye devam etti. Arabadan inip valizleri, çantaları aldılar. “6, bilemedin 7 saate Japonya’dayız.” dedi Inko. “Tamam ben valizleri taşırım, siz geçin.” dedi Sakura gülümseyerek. Ama taşıyamayacağı her halinden belliydi. “Ben de yardım edeyim.” dedi Izuku. Zaten 2 tane valiz vardı ve ikisi de çok ağırdı. “Sen turuncu olanı al, ben yeşili alırım.” dedi Sakura. Izuku gülümsedi ve başını onayladığını belirtecek şekilde salladı.
Onların uçağının anonsu yapılıyordu, geç kalmışlardı. “Koş Izu, koş!” diye bağırdı Sakura ve bir anda koşmaya başladı. Izuku da arkasından koşarak ilerliyordu. “Oh, yetiştiniz.” dedi Inko. Kapıdaki kadın, “Biketinizi alabilir miyim?” dedi sahte bir gülümseme ile. Sakura üç bilet verdi. Koltuk numaralarını zaten biliyordu. “Geçiniz.” dedi kadın yine yüzünedeki sabit gülümseme ile. “Teşekkürler!” dedi Izuku ve içeri geçtiler. “Tekli koltuğa sen oturmak ister misin Izu?” diye sordu Sakura. “Tamam.” dedi Izuku. Sakura valizlerin olmadığını fark edince Izuku’ya döndü. “Valizler?” dedi bağırarak ve kekeleyerek. “Görevli aldı Sakura!” dedi Izuku bir yandan gülerken. Sakura rahatladığını belli eden bir şekilde nefes verdi. Izuku tekli koltuğa, Sakura ve Inko da Izuku’nun direkt olarak yanında olan 2’li koltuğa oturdular. “Izuku bulantı hapı?” dedi Sakura elindeki şişe ve hapı uzatarak. Izuku, hapı ve şişeyi eline alıp ilk önce hapı ağzına koydu, somra da suyu hap ile beraber içti. “Teşekkürler Sakura.” dedi Izuku.
Izuku hapı aldıktan sonra gözlerini kapatıp uyumaya çalıştı. Başaramayınca etrafına baktı ve Sakura ile Inko’nun çoktan uyumuş olduğunu gördü. Uçar yavaş yavaş havalanmaya başladı. Izuku, yine gözlerini kapattı ve uyumaya çalıştı. Uyumayı başaramayacağını anladığı anda telrfonunu çıkartıp ıçak moduna aldı ve rastgele bir şarkı açtı. Tabii kulaklık takmayı unuttuğunu fark etti ve hemen kapattı. Çantasını açtı ve kablonun bir ucunu telefona, diğer ucunu kulaklığa taktı ve kulaklığı kendi kafasına göre ayarlayıp taktı. Yeniden ‘KARIŞIK ÇAL’ butonuna bastı ve açılan şarkıyı dinlemeye başladı. Fazla bir zaman geçmeden Izuku şarkıdan sıkıldı ve yeniden karışık çal butonuna bastı. Açılan şarkı çok uykusunu getiriyor ve huzur veriyordu Izuku’ya, zaten fazla bir zaman geçmeden uykuya daldı.
Sarışın ve arkadaşları gülerek Izuku’ya yaklaşıyordu. Izuku, ne olduğunu anlamamış, kemanı çalmaya devam ediyordu. “Ne yapıyorsun?” diye sordı sarışın. “Keman çalıyordum Kacchan!” dedi Izuku neşeyle. “Sanki başarabilirsin de!” dedi sarışın, Izuku’nun gözünden bir damla yaş aktı. Sarışın ve arkadaşları bir anda kahkaha atmaya başladılar. “Ağlıyor!” dedi arkadaki çocuk ve Izuku’nun ağlaması daha da şiddetlendi.
“Izuku!” Sakura’nın sesi ile ter içinde kalktı Izuku. “Efendim?” dedi kekeleyerek. “Geldik, uçak iniş yaptı.” diye yanıtladı Sakura. Bir görevli herkesin valizini dağıttı ve uçaktan çıktılar. “Yine mi rüya gördün?” dedi Sakura. “Ne rüyasıymış bu?” diye sordu Inko. “Yok birşey anne ve evet.” dedi Izuku. “Tamam o zaman...” diye mırıldandı “Ben valizleri taşırım.” dedi Sakura. “Sakura, 2 tane var zaten.” dedi Izuku. “Bir tane sen, bir tane ben.” diye decam etti. Sakura da söylene söylene bir valizi ona doğru sürükledi ve Izuku valizi eline aldı. “Evimize gidiyoruz!” dedi Inko sevinçle ve Inko’nun arkasından yürümeye başladılar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
War of Love - BakuDeku -
Fanfiction"En kusursuz cinayet," dedi yeşil saçlı. "Birinin yaşama sevincini öldürmektir." Sarışın ne olduğunu anlamasına rağmen birşey demedi, diyemedi. Çünkü biliyordu, yeşil saçlı haklıydı.