Sabah Hyunjin okula şoförünün bırakacağını ve eğer istersem beraber okula gidebileceğimizi söyleyen bir mesaj attı, e bende tabiki kabul ettim.
Sabah sırf Hyunjin'in odasını görmek için erkenden hazırlandım, sade bir uzun etek üstüne bir sivit giydim çünkü kıyafet için hiç uğraşacak hâlim yoktu.
Düşündüğüm gibi hyunjin daha evden çıkmamıştı ve ben direk olarak onlara gidebilirim.
Kapıyı çaldığımda hizmetli gelip açtı.
"Merhaba Hyunjın içeride mi?"
"Evet, buyrun."
Aşırı büyük bir evleri vardı ve her duvarda en az iki üç tablo vardı. Eskiye yönelik bir iç tasarıma sahipti, oldukça güzeldi. Bizim evimiz daha çok modern tasarlanmıştı ama hayalimdeki ev tam olarak böyle bir şeydi.
"Felix?"
"Günaydın Hyunjin, biraz erken hazırlandım sanırım." Safa yatmak iyidir.
"Aslında sana mesaj attıktan sonra biraz midem bulandı ve ateşim çıktı, sanırım bu gün okula gidemeyeceğim. Seni de oyaladım üzgünüm."
"A hayır öyle düşünme. Annenler nerede?"
"Yurtdışında işleri vardı pazartesi dönecekler. Yarın da söz de parti yapmayı düşünüyordum, herkese de mesaj gönderdim, iyileşemezsem her şey iptal olur."
O an ani bir kararın hayatımı değiştireceğinin farkında değildim, keşke olsaydım...
"Ben senin yanında kalırım."
"Hayır hayır sen okula git."
"Hyunjin lütfen bir kere dinle."
İlk defa sesini çıkarmadan bana bakıyordu.
"Hadi odana gidelim."
…"Uzanmak ister misin?"
"Ya sana bulaştırırsam-"
"Bulaşçağı varsa bulaşır, şimdi lütfen yat."
Yatağına uzandığın da sırtını dikleştirerek oturdu ve yanında kalan küçük alana bir kaç kere eliyle vurdu. Bu hareketine karşın yanına geçip bende aynı şekilde uzandım.
Sanki hasta olan benmişim gibi koynuna sokmuştu beni.
"Çok güzel kokuyorsun."
"Lavanta."
"Biliyorum."
Elini omzumdan çekip saçlarımda gezdirmeye başlamıştı, bu yaptığı hiç olmadığı kadar güzel hissettiriyordu, keşke sonsuza kadar böyle durabilseydik.
Gözümü Hyunjin'in o çok merak ettiğim odasında gezdirdim. Kapıdan girdiğinizde yanda küçük yatak yanına koyulan bir masa ve iki kişilik büyük bir yatak vardı, kapının tam karşısında yani camının önünde çalışma masası ve üzerinde bolca kağıt vardı, duvarlar kendisinin çizdiğini düşündüğüm resimlerle kaplıydı. İçimden 'bir insan nasıl bu kadar yetenekli olabilir?' diye geçirdim. Ve son olarak çalışma masasının hemen üstünde bir kaset çalar vardı ama odasında tek bir kaset bile görmemiştim.
Beklediğimden çok daha hoş bir odası vardı. Ben odaya bakarak kendimi kaybederken kapı açıldı.
"Çorba getirdim Hyunjin bey."
"Aa ne güzel."
"İçmek istemiyorum."
"Hyunjin bak abla o kadar yapmış lütfen, benim hatırım için."
"Ben iyiyim"
"Değilsin, hadi naz yapma da iç."
"Sen içirirsen belkii."
"Tamam o da olur, yeter ki iç."
Sıcak çorbadan bir kaşık alıp önce kendi dudaklarıma götürdüm, birazdaha soğuması gerektiğini anlayıp üflemeye başladım. O sırada hasta ama bir o kadar da hasta gözükmeyen Hyunjin beni pür dikkat izliyordu.
"Ne var?"
"Çok güzelsin."
Biranda öksürme tutunca çorbadan biraz üstüme dökülmüştü ama Hyunjin'i susturmak için bunu umursamayıp elimdkei kaşığı ağzına soktum.
"Yemek yerken konuşursan valla giderim."
"Tama-"
"Şştt!"
Çorbayı doğru düzgün içirdikten sonra Hyunjin ile odasının güzelliği hakkında biraz konuştum ve çizimlerin gerçekten onun çizip çözemediğini sorduğumda gene tartışmaya başladık ama bu tartışmalar çok hoşuma gidiyor.
Bir süre sonra Hyunjin uykuya dalmıştı bende biraz odasına daha dikkatli bakmak için yavaşça ayaklandım.
Masasının üzerinde bir mektup vardı daha yeni yazıldığı belliydi ve yarım kalmıştı, merakıma yenik düşüp elime alıp okumaya başladım.
'Beni mutlu eden tek şeysin, bilmediğin çok şey var üzgünüm. Bu mektup eline ne zaman ulaşır bilmiyorum ama ulaştığında umarım hakkımdaki düşüncelerin değişmez. Seni seviyorum...'
Kime olduğu dahi yazmıyordu ama bu mektup bana o gün tüm dediklerinin yalan olduğunu onaylatıyordu.
Hyunjin zaten uyuduğu için onu pek takmadan kendimi evden çabucak dışarı attım. Doğru düzgün nefes dahi alamıyordum.
Şimdi yanlızca çirkin bir şekilde ağlıyordum...
Kafamda bu gün olan bu boktan olayları özetleyebilecek tek bir şarkı vardı
You don't ever have to be stronger than you really are
When you're lying in my arms, baby
You don't ever have to go faster than your fastest pace or faster than my fastest cars
I shouldn't have done it, but I read it in your letter
You said to a friend that you wish you were doing better
I wanted to reach out, but I never said a thing I shouldn't have done it...Asla gerçekte olduğundan daha güçlü olmana gerek yok
Kucağımda uzanırken, bebeğim
Asla en hızlı adımından daha hızlı ya da en hızlı arabalardan daha hızlı gitmek zorunda değilsin
Yapmamalıydım ama mektubunu okudum
Bir arkadaşına "keşke daha iyi olsaydım" demişsin
Konuşmak istedim ama yapmamam, gereken bir şeyi asla söyleyemedim...Lana'nın güzelliğiyle aşk yaşıyorum
Dedimki biraz üzelim Lixi
Sorry Lix
02.05.2021
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Born To Die❛Hyunlix
Fanfiction"lana del rey hüznün tanrısı!" "hayır çok zevksizsin!" -Femlix -Yan ship Minsung + Chanchang + Jeongmin -Argo içermekte -Psikolojik sorunlar içermekte Hyunlix+Lana del rey şarkıları= müq uyum #lanadelrey 1 #borntodie 1