6.bölüm

57.2K 2.4K 424
                                    


ÖNCE PARLAT⭐️SONRA OKU



Ne diyordu şair;
Yıkıldı yolunu bekleyen şehir
Artık gelsen de bir gelmesen de bir..

Zelal Arslanoğlu gelin görme adeti için gelen misafirlerine ne yalan uyduracağını şaşırmış Mustafa beyin kulağına çıtlatmıştı artık Mirhanların gelmesi gerektiğini. Mustafa bey de bir haftadır şirkete bile uğramayan oğluna bir an önce eve gelmelerini misafirlerin gelip gittiğini söylemiş kesinkes gelmeleri için sert bir uyarı çekerek tüm itirazların önünü kapatacak bir set bırakmıştı.. Adı gibi biliyordu ki bunun adı bir balayı değildi.

Kaçıyordu Arslanoğlu.

Yanında hissettiği nefesten uzaklaşmak için hızla dizinden kaldırdı başını Dila, hırçın ve nefret kusan bakışlarını dikti adamın sert çehresine. Anlık bakışmalarının ardından bedenini doğrultarak bakışlarını da sirayetle çekti.

Nefretini bile hak etmiyordu bu adam.

"Hoşgeldin oğlum.." Diye seslenen kadına doğru döndüğünde Dila kokusunu yüzüne tokat gibi yapıştırıp geçip gitmişti önünden. Gözlerini ağır ağır kapatırken Selma hanımı başıyla selamladı Mirhan. Yanına yaklaşınca Selma hanım,  şu bir hafta içersinde öyle sinir olmuştu ki bir gün Mirhan'a bu denli sinirleneceksin deseler hayatta inanmaz güler geçerdi, öyleki şu an çok büyük bir hayal kırıklığı içerisindeydi.

Mirhan Arslanoğlu da artık kendini tanımıyordu ya orası ayrıydı.

"Dönüyor musunuz?" Diye soran kadına başını salladı.. Bir sigara yakıp bakışlarını akşam güneşini üzerine çekip ayna gibi yansıtan Hazar Gölü'nün ışıldayan suyuna dikti.

"Evet abla. Hakkını helal et," dedi mahçup bir ifadeyle, " bu kış günü sana da zahmet verdik."

Canının sıkıldığını belli eden tavrıyla avucunu Mirhan'ın sırtına bastırdı Selma.

"Zahmet söz konusu bile olmadı yalnız sen beni çok büyük hayal kırıklığına uğrattın oğlum."dedi sesindeki bariz kırgınlıkla.. "Benim bildiğim tanıdığım Mirhan böyle değildi. Görülen o ki memleketinden gittikten sonra benliğini de yitirip öyle gelmişsin."

Dudaklarını birbirine bastırarak aşağı doğru kıvırdı Arslanoğlu. Şu bir haftada kendiyle verdiği mücadeleyi bir kendisi bir Allah biliyordu. Kimsenin bilmediği, yalnızca memleketini özlediği zamanlarda gelip kaldığı bekar evinde kalmış başını dışarı çıkarmamıştı. Çok acil olmayan telefonlara dahi bakmıyordu.

"Sende haklısın abla.Öyle bir ikilemdeyim ki hangi peygambere kulluk edeceğimi şaşırmış gibiyim." Sesi yorgun, sesi bezmiş, sesi bir çıkmazın içinde kaldığını belirten bir tanıdaydı... "Sanki bir girdabın içine girmişimde dönüp dönüp batıyorum sonra yine aynı yere çıkıyorum. Allah sonumu hayretsin..."

Ve o girdabın akıntısı hep Dila'da bitiyordu..

İçini ferahlatan o kokunun yaklaşmasıyla gözlerini ağır ağır kapatıp iyice soludu Arslanoğlu.

"Her şey için teşekkürler Selma abla." Dedi Dila incecik çekinen bir sesle.. "Hakkını helal et."

İkisi de döndü ona..Mirhan baştan aşağı süzdü bir hemen.. Sonra da gözlerinde durdu.. Çekmedi bakışlarını.

Şu bir haftada Sahra'dan ayırt etmemişti Dila'yı Selma hanım.Kollarından tutup sıkı sıkıya sarıldı yanaklarına da dudaklarını bastırarak.

MECRUH (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin