Masaya geçtiğimizden beri abimin ortağı jimin denen adam bir değişik bakıyordu. Çözememiştim. Göz göze gelmemeye çalışıyordum ancak sürekli gözlerinin üstümde olduğunu hissedebiliyordum.
Babam eline mikrofonu alarak kürsüye doğru ilerledi.
"Sevgili davetliler, bugün önemli bir şey için burada toplandık. Size en değerlilerim olan kızlarımı tanıtmak istiyorum. Biricik kızlarım Roseanne ve Jennie" babam bizi gösterdiği anda gelmemizi istediğini anlayıp yanına ulaştık. "Güzeller güzeli kızlarım Roseanne ve Jeon Jennie bazı sebeplerden dolayı yanımızda olamadılar ancak artık yanımızdalar" dedi babam Jennie ve beni iki yanına çekerek. Konuşma yapmamızı istediğini anlatmak ister gibi yandan hafif bakıp mikrofonu işaret etti. Bunu yapabilirdim.
"Merhaba, öncelikle İtalya'da ki eğitimimiz için gerekli desteği veren, daha sonra da her anımda yanımda olan kardeşim Jennie'ye teşekkür ederim. Bana verilen bu sevgiyi, saygıyı asla göz ardı etmeyip çabalayacağım. Kardeşim Jennie'nin de aynı şekilde çabalayacağına eminim. Dinlediğiniz için teşekkür ederim, lütfen davetin keyfini çıkarmaya bakın."
Jennie'yle birlikte kalabalığın önünde saygıyla eğilip kenara çekilerek Jungkook'un konuşmasına izin verdik.
"Rosé ve Jennie...
Bizim için, benim için her zaman değerli bir yere sahipti. Ve onları, kendilerine verilen bu değeri göz ardı etmeyerek, ailemize yakışacak biçimde çalıştıkları için takdir ediyorum. Aileme ve daima yanımda olan sevgilim Lalisa'ya teşekkür ederim, iyi ki varlar, iyi ki varsınız"Sırayla Jungkook'a sarılıp geri çekildik.
Etrafıma bakınırken Jimin ile tekrar göz göze gelmiştik. Neden her seferinde gözleri benim üzerimdeydi. Sapık olabilir miydi?
Kameralar hiç durmadan çekerken ağzımız kulaklarımıza varana kadar gülümsemeyi yüzümüzden eksik etmiyorduk. Eğer hayatınızı kameralar önünde yaşıyorsanız buna alışmanız gerekliydi.
Kürsüden inip masaya geçtik. Burda Jisoo ve Jin'in ne işi vardı?
"Sevgili menajerim burda ne işiniz var acaba ?" Diye zorla gülümseyerek Jisoo'ya baktı Lisa. Jisoo az önceki açıklamadan dolayı hala şaşkındı.
"Jin şirketin avukatı ama ben hala şu kardeşlik meselesini çözemedim. Sanki sadece benim haberim yok gibi"
"Hayır hiç kimsenin haberi yoktu. Merak etme sana özel bir şey değil" dedim omzunu sıvazlayarak.
"Evet mesela bizim de haberimiz yoktu Jungkook" Taehyung imalı bakışlarıyla abimi süzüyordu.
"Tehlikeliydi Tae hem öğrensen ne yapacaksın anlamıyorum" Taehyung abimin dediğine göz devirerek içkisini yudumladı.
Etrafıma göz gezdirdiğimde annem ve babam arkadaşlarıyla konuşuyordu. Lisa Jennie'yi dürterek Taehyung'u gösteriyordu ve itiraf etmeliyim ki fotoğraftakinden daha iyiydi.
"Bak sana da şu Jimin'i ayarlayabiliriz" Lisa'nın kulağıma fısıldamasıyla onu kolumla yanımdan uzaklaştırıp göz devirdim.
"Jungkook, şirket artık benim değil mi?" Jungkook, Küstahça konuşan Jennie'ye alayla baktı.
"Senin gibi bir tembele şirket mi bırakılır"
"Neyim tembel, farkında mısın ben bir menajerim abi?"
Jungkook Jennie'yi umursamayarak elinde tuttuğu kadehi dudaklarına götürdü. Az kalan şampanyayı kısa bir sürede bitirip ciddi bir ifadeyle Jennie'ye döndü.
"Umrumda bile değil Jennie. Bu şirket meselesini bir daha duymak istemiyorum." Jennie bozulmuş ifadesiyle elinde ki bardağı masaya sertçe koydu.
Gözlerimi Jennie'den alıp az önceden beri fısıldaşan Taehyung ve Jimin'e çevirdim.
Onları incelerken Jisoo koluma girerek sinsice kulağıma eğildi.
"Jimin'in sana nasıl baktığını farkettin mi?" Dedi kulağıma fısıldayarak.
"Ne bakması Jisoo saçmalama adam abimin ortağı?" Dedim göz devirerek.
"Olabilir Jin'de Taehyung'un ortağıydı ama biz evlendik" dedi yüzüğünü göstererek. Taehyung ne alakaydı?
"Taehyung ne alaka anlamadım?"
"Ah doğru onu söylemeyi unuttum Taehyung benim kardeşim"
"Ne?!" Diye büyük bir tepki verdiğimde masadaki herkes bana bakmıştı. Jisoo durumu düzelterek "Taehyung ve benim kardeş olduğumu öğrendi de bu yüzden şaşırdı" dedi. Lisa ve Jennie de aynı tepkiyi verirken bu gece daha ne çıkabilir diye düşünmüyor değildim.
"Bu dansı bana lütfeder misiniz bayan Jeon?" Bakışlarımı sol tarafımda duran ve bana nazikçe gülümseyerek elini uzatan siyah papyonlu adama çevirdim.
Herhangi bir cevap vermeden önce etrafı süzüp abimlere göz attığımda herkes kendi halinde gibi görünüyordu bu yüzden bir sorun olmayacağını düşünüp elimi uzattım.
"Bana söz vermişti kusura bakma yada bak" ancak araya giren Jimin elim daha adamın eline yerleşemeden beni kendine çekerek belimi sımsıkı tutup piste yönlendirdi.
"Ne yapıyorsun?" Kaşlarımı çatıp gözlerimi yüzünde gezdirdim.
"Seni kurtarıyorum teşekkür etsen iyi olur" Küstah bir tavırla gözlerini etrafta gezdirerek konuşuyordu.
"Kurtarmaktan kastın zorla dansa kaldırmak mı?" Sesim normale göre daha yüksek çıktığında Jimin gözlerini bana çevirdi.
"O adam sana sulanabilirdi ayrıca bana bir daha sakın sesini yükseltme Park Roséanne!"
"Jeon Roseanne demek istedin sanırım ayrıca sen kimsin ki benim ses tonuma karışıyorsun, bir daha bana bulaşmasan iyi edersin Park Jimin" diyerek ellerinden sıyrılıp kızların yanına ilerledim.
"Hani jimin'le işin olmazdı bizim Jennie'den önce evlenirsen şaşırmam"
"Konu yine nasıl bana geldi?" Dedi Jennie.
"Jimin'le hala işim olmaz Lisa, eve gidince anlatırım" diyince kafa sallayıp içkisinden bir yudum aldı.
Davet bittiğinde saat 12'ye geliyordu. Herkes dağılmıştı. Babam ve annemin yakın arkadaşları yani Tae ve Jimin'in aileleriyle de tanışmıştık. Babamın ölen arkadaşı Jimin'in babasıymış onun adına üzülmüştüm. Ancak Jimin çok güçlü duruyordu sert görünümünden asla taviz vermiyordu. Tae ve Jimin'in anneleri anneme çok benziyordu dıştan sert ve soğuk ama içten sıcakkanlılardı. Tae'nin babası da babam gibi sertti ancak babamın gösterdiği ilginin daha fazlasını göstermişti. Tae ve Jisoo'nun ailesinin Jennie'yi ayrı bir sevdiklerini de farketmiştim. Bu ikisi çoktan olmuştu en azından ailelerinin gözünde.
Bizim arabaya doğru ilerlerken bir ses beni durdurmuştu.
"Rose!!"
...
--
Eye to eye...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MODALITÀ ITALIA
Fanfiction"Sensiz bırakırsan ölecek olan bu adama sevgini bahşedebilir misin Roséanne?" ... JIROSE