Jisoo Jennie'yi burdan uzaklaştırmak için evine götürmüştü. Bende gitmek istediğimde abim izin vermemişti. Lisa abime bize fazla karıştığı için tepki gösterdiğinde olan onlara da olmuş, kavga etmişlerdi.
Artık kimsenin birbirine tahammülü yoktu.
Gelen doktorlar babamın tansiyonunu ölçmüştü. Yüksek çıktığından sakinleştirici verilmişti. Daha kötü olursa hastaneye götürmemizi söylemişlerdi.
Babam odasına çıktığında annem de peşinden gitmişti. Abim ve Lisa konuşmuyordu. Ayaklandım.
Abime bir şey söylemeden gidiyordum ki başını yerden kaldırıp bana baktı.
"Sana gitmemeni söyledim Roseanne" göz devirdim.
"Bende gidebileceğimi söyledim" hala abime bakmayarak ilerlemeye devam ettim.
"Onun yanına gidersen bir daha yüzüne bakmam!" Gözlerimi bir süre kapatıp sinirle geri açtım. Tam konuşacakken Lisa benden önce davranmıştı.
"Gidebilirsin Rosé hatta bende geliyorum" Lisa'nın dediğiyle hızla arkamı dönmüştüm. Ne saçmalıyordu ?
"Ne ?!" Abimle aynı tepkiyi vermiştik.
"Evet burda boş boş oturmak yerine 'kardeşimten bile öte gördüğüm' Jennie'nin yanında olmak istiyorum" kardeş kısmını vurgulamıştı. Zaten tartıştıklarında da abime iyi abilik yapamadığını söylemişti. Haklıydı.
O bizim abimizdi ve bizim yanımızda olup destek olması gerekirdi ancak Jennie'ye tokat atmaya kalkıp bir de o yük bindirmişti.
"Hiç bir yere gitmiyorsunuz!!" Lisa gelip koluma girdi.
"Yürü Rosé" kapıya ilerledik Lisa bana izin vermeden hızla ceket ve çantalarımızı almıştı.
"Eğer o kapıdan çıkarsanız benim için bittiniz demektir!!" Abim hala bağırıyordu ancak Lisa'nın umrunda bile değildi beni çekiştirip arabaya bindirdi şoför koltuğuna oturup çalıştırdı.
Jisoo'nun evinin önüne geldiğimizde ışıkları hala yanıyordu. Neyse ki uyandırmış olmayacaktık.
Lisa zile bastığında kapıya doğru ayak sesleri geliyordu. Kapı açıldığında Jisoo'nun gözleri yaşlıydı. Ağladığı belliydi.
Aceleyle eve girdik. Salona girdiğimizde Jennie'nin ondan daha beter halde olduğunu gördük. Ancak ne ağlıyordu ne de gülüyordu. O sadece dümdüz duvara bakıyordu.
"Jennie ?!" Hala aynıydı cevap vermiyordu. Koltuğa oturan Jisoo'nun yanına geçtik.
"Neden konuşmuyor ?" Lisa'nın sorusuyla Jisoo burnunu çekti.
"O-o geldiğimizden beri ne k-konuşuyor ne de a-ağlıyor!" Hıçkırıklarıyla konuşmaya çalışan Jisoo'nun sırtını sıvazladı Lisa.
Jennie'nin yanına geçtim. Bakmıyordu.
Kollarımı bedenine sararak kafamı omzuna yasladım. Ağlıyordum. Onun yerine de akıtıyordum göz yaşlarımı belki yükü biraz olsun hafifler diye.
Lisa da diğer yanına geçip saçını okşamaya başlamıştı. Bizi duyduğundan bile şüpheleniyordum.
Kenardan Jisoo'nun hıçkırığını duyduğumda göz yaşlarımı silip yanına geri gittim.
Kafasını omzuma yaslayıp saçlarını okşadım.
"Ağlama bebeğin etkilenebilir" ağlamasının şiddeti arttığında daha çok bastırdım kendime. Jisoo'nun da bebeğine zarar gelirse artık kimse toparlanamazdı. Hele ki Jin
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MODALITÀ ITALIA
Fanfic"Sensiz bırakırsan ölecek olan bu adama sevgini bahşedebilir misin Roséanne?" ... JIROSE