17. BÖLÜM

853 55 13
                                    

Arkadaşlar bölümü ancak bitirebildim lütfen fazla kızmayın bölümleri elimden geldiğince yazmaya çalışıyorum ama hem çalışıp hem okumak yazmayı gerçekten çok zorluyor.

Bu arada Emanet adım adım finale yaklaşıyor, bol bol yorum yapıp fikirlerini yazarsanız sevinirim... :)









Yine bir hastanenin koridorunda yine içeride sevdiğim ölüme meydan okuyor hayatta kalmak için mücadele veriyordu. Omzuma dokunan elle ellerimin arasına aldığım başımı kaldırıp kar1şımda dikilen Ömere baktım.

Ömer omzumu sıvazlayıp yanıma oturunca başımı omzuna yasladım yoruldum artık. Bu duygular sürekli sevdiğim insanları kaybetmek onlar için elimden birşey gelmemesi yordu beni.

"Canın yanıyor dimi? Tekrar kaybetmekten deli gibi korkuyorsun."

Rüzgâr buğlanan gözlerini tavana dikip ağlamamak için dudaklarını ısırdı. Genç adamın halini gören kuzeni elini genç adamın sırtına koyup sıvazladı.

"Kendini sıkma Rüzgar sende insansın ağla ister burda ağla ister dışarıya çık ama ağla içinde ki acıyı akıtmanın başka yolu yok kardeşim."

Canı yanıyordu genç adamın tam herşey yolun da gidiyor derken bu sefer canından can gidiyordu karısı gözlerinin önünde elinden kayıp gidiyor ama elinden birşey gelmiyordu. Kuzenine sarılıp gözlerinden akıttı içinde ki biriken acıları, artık dayanamıyordu genç adam sevdiklerini kaybetmeye ama kimse halini anlamıyor yüreğinde ki yangını göremiyordu, sırtında tonlarca yükle sanki hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam etmesini bekliyorlardı.

Kuzeninden ayrılıp ameliyathane kapısına birkaç adım attı dişleriyle dudağını kanatırcasına ısırıp sabır diledi Rabbinden bunca acıdan sonra onu hala ayakta tutan rabbine sığındı. Şuan içi içini yerken sevdiği için elinden Rabbine sığınmaktan başka birşey gelmiyordu. Ne kadar acı sevdiğin insan orda kapının arkasında ama sen orda durmuş ondan gelecek bir haberi bekliyorsun. Ayakları artık genç adamı taşımıyordu duvarın dibine çöküp dolan gözlerini saklamak için başını duvara dayayıp gözlerini sımsıkı kapattı.

Denizin durumunu Fatih albaydan duyan anka timi izin alıp hemen komutanlarına destek olmak için hastaneye gelip Denizin durumunu öğrendi. Anka timi komutanlarının yıkılmış bir şekilde duvar dibinde yere çökmüş başını duvara dayamış şekilde oturduğunu görünce hemen yanına gelip komutanlarının omzuna dokunup yanında olduklarını hissettirdiler.

Karşısında timini gören Rüzgar kalkmakya çalıştığı esnada Tarık komutanının omzundan tutup kalkmasını engelleyerek "kendine gel komutanım içerde ki kız sadece senin karın değil Fırat Komutanımızın kız kardeşi Deniz! Ne badireler atlattı da kurtulup sağlığına kavuştu da geldi sana yar oldu... Bu sefer mutluluğu bulmuşken seni bırakıp gideceğini hiç sanmıyorum."

"Abi ben... ben çok korkuyorum o-o-onu da kaybetmekten çok korkuyorum. Yüreğime yar diye koyduğum insanı tekrar ellerimle toprağa koymaktan korkuyorum... düşüncesi bile ciğerimi yakarken nasıl dayanırım."

Tarık karşısında ağlayan komutanına sımsıkı sarıldı şuan onu teselli etmesi gerekiyordu da komutanını teselli edebilecek tek bir cümlesi yoktu çünkü hepsi biliyordu sevdiğini kaybetmenin acısını. Komutanı kendisinden daha gençti ama yıllar onu yıpratmıştı yıllarda değil kollarında şehit verdiği askerler bükmüştü komutanının belini en çokta nisanlısın o yaşayın diye kendi canından vazgeçip kollarında şehit olması yıpratmıştı. Ne kadar acı değil mi biz sevdiğimizin tırnağı kırılsa üzülürken sevdasının vatan için kollarında şehit olmasını izlemek.

EMANET Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin