Merhaba canlar inşaallah kitabıma değer verip okuduğunuza pişman olmayacağınız bir bölümle karşınızdayım.
Yazım hatası varsa kusura bakmayin canlar sizleri çok seviyorum....😉
Başımda ki ağrıyla gözlerimi zar zor açtım. Tam bir haftadır bilmediğim bir depo da tutuluyorum. İlk başta ellerimi iple bağlamışlardı ama ben ellerimi çözüp bir kaç adamı etkisiz hale getirince bu sefer plastik kelepçe taktılar. Allahım şu lanet kelepçeyi bu kadar sıkmasalar olmuyor mu, pislikler yüzünden bileklerim moraracak ama asıl sorun burası Türkiye değil. Nerden biliyorsun derseniz biz kış ayında olmamıza rağmen gündüz çok sıcak gece de çok soğuk. Büyük ihtimalle Suriye ve ya Irak'ın sınırları içindeyiz aksi halde abim beni bunların elinden kurtarırdı.
Şerefsizler ara sıra kamera getirip video çekiyorlar. Yengemin dosyayı kapatmasını ve Beşir denen o bebek katili itin yargılanamayıp serbest bırakılmasını yoksa beni öldüreceğini söyleyip tehtid edip göz dağı vermek içinde hırpalıyor.
Salaklar bizim TÜRK olduğumuzu unutuyorlar ki onların tehtidlerine boyun eğmeyeceğimizi bir türlü anlayamadılar. Aslan yengem tehtidlerine boyun eğmediği için birazcık işkence yapıyorlardı. Her ne kadar canım acısada sırf o şerefsizler sevinmesin diye bağırmıyor hatta üstüne sinir edercesine gülüp gündoğdu marşını söylüyorum. Ama artık canım o kadar çok acıyor ki yerimden dahi kalkamıyorum, son gücüme kadar dayandım. Artık dayana bilirmiyim bilmiyorum.
"Rabbim sen bana güç ver."
Bulunduğum odada ki pencereye baktığım da güneşin çoktan doğduğunu gördüm. Bu pislikler yüzünden kaç gündür Rabbimin huzuruna çıkamıyorum. Namazlarımı kılmadığım aklıma geldikçe gözüm doluyor. Şu ana kadar yapılan hiçbir işkence canımı bu kadar açıtmamıştı. Şuan elimden Rabbime dua etmekten başka hiçbir şey gelmiyor.
"Rabbim beni affet... Rabbim yalvarırım beni huzurundan daha fazla ayrı tutmalarına izin verme... Allahım Büşra'yı verdiği karardan pişman etme etme ki benim yüzümden o pislik serbest kalmasın..."
Buradan ancak Rabbim isterse kurtulur abimin yanına geri dönebilirdim. Gözümden akan yaşları omuzuma silip son kez dışarıda ki gün ışığına baktım. Birazdan gelirdi pislikler.
Gelsinler yine avcunu yalar pislik ben ki Şehit Yarbay Emir Ali Zorlutuna'nın kızıyım nasıl babam şehit olurken vatana ihanet etmediyse bende ölürüm yine de Büşra'nın istediklerini yapmasına izin vermem. Nasılsa devletim bana yapılan bu zulmün hesabını onlardan misliyle soracaktır.
Dışarıdan gelen ayak sesleriyle hemen zırhımı kuşandım onların karşısında asla üzgün veya aciz duramazdım.
"Oooo bakıyorum da prensesim uyanmış." beni kaçtırtan bu şerefsiz şimdide bilerek sinirlenmem için bana prenses diyor. Sakin ol Deniz şimdi ben sakin olucam ama bu pislik sinirden kuduracak.
"Ya siz burada nasıl yaşıyorsunuz hayır yani burda domuz bağlasan duramaz da burada siz nasıl kalıyorsunuz. Doğrusu sizin de onlardan farkınız yok."
(Canlar aslında lafın orjinali eşşek'te onlara içimden domuz demek geldi. Onları başka mahlukata benzetemedim.😅😂)
Gülerek söylediğim bu sözler sayesinde karşımda pişmiş kelle gibi sırıtan adamın yüzü yavaş yavaş solmuş ve çenesi kasılmaya başlamıştı. İşte bu zaferi benim kazandığımın işaretiydi. "Aferim kız sana"diyen iç sesimi es geçip karşımda ki adama son vuruşumu da yapmak için hemen harekete geçtim.
"Bizim devletimiz askerlerine en iyi şekilde bakarken sizin sözde kuracağınız devletiniz daha sizin gibi üç beş itine bakamıyor kurduğu devlete nasıl bakacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EMANET
Novela Juvenil"Kaderimizi yazan Rabbim ne güzel yazmış hiç aklımıza gelmeyecek şekilde bizi kaderimize ulaşıtırıyor" "Sen benim kaderimsin bende senin kaderinim Deniz" ÇALINTI VE KOPYALANMA YAPILAMAZ. TÜM HAKLAR BANA AİTTİR. KOPYALAMA HALİNDE YASAL İŞLEM...