İyi okumalar✨
🔗
Kaç kez kandırıldınız? Bana sorarsanız "Çok kez kandırıldım." derim. Artık yalan şeyleri yutmayan bir insan olduğumu düşünmem bunu düzeltmemişti.
Her seferinde girdiğim oyunların sayısı çoğalırken, hayatıma giren insanların ölümleri de çoğalıyordu. Benim yüzümden ölen yüzlerce insan vardı. Bir insanın sizin için canını feda etmesinin altındaki vicdan azabını bilir misiniz?
İnsan ruhu değerlidir. Kalbin anlayamadığı, söz geçiremediği şeyleri ruh tüm gerçekliği ile ortaya koyar. İnsan bedenini kalp yaşatır, ruh ve akıl yönetir.
Beni ise şu an ne kalbim dinliyor ne de aklım yönetiyordu.
"Ne diyorsun sen Karan?" Karan derin bir nefes alarak gözlerini kapatıp açmış tekrar bana dönmüştü.
"Neden Emir'in ölüp ölmediğini sordun?" Gözlerimde bir şeyler arayan Karan kollarını göğsünde bağlamıştı. Bakışlarım tekrar denizi bulmuştu. Masmavi suyun güzelliği umrum dışıydı.
"O evde bir televizyon vardı. Anladığım kadarıyla bu televizyon kendi kendine haftada bir kez açılıyor. Bu televizyonun kontrolü Okyanus ve annesinin elinde. O gün kızlar beni aşağı indirdi odadan. Televizyonda..."
"Ne vardı Gizem?" Uzun zamandır kimsenin ağzından duymadığım ismim beni kendime getirmişti. Neredeyse kendi ismimi unutmuştum. Sanki onun bu cümlesi aklımı başıma getirmiş ve durgunluğumu bölmüştü. Neler olduğu beynime yeni işliyor gibi, sanki hala Emir şokunu atlatamamış gibiydim. Beynim kendine gelmişti.
"Emir vardı Karan. O soğuk demir masada, Okyanus'un zamanında ceset doğradığı masanın üzerindeydi. Okyanus eline bir bıçak aldı ve boğazını kesti! Sonra... Sonra ben televizyonu parmaparça ettim Karan! Olmadı! Ben yine kurtaramadım kimseyi Karan!" Ellerimi başıma yaslamıştım. Ayaklarım beni taşıyamıyordu. Yavaşça aşağı eğildim ve kendimi araba lastiğine yasladım. Öylece yerde otururken Karan'ın sesi kulaklarımı doldurmuştu.
"Sen Emir'i yıllar öncesinde kurtardın Deniz Kızı." Karan'ın burukça gülümseyen yüzüne çevirmiştim bakışlarımı. Bu nasıl olabilirdi ki?
"N-ne?" Karan kollarını şefkatle bana sararken gözlerimi sımsıkı kapatmıştım. Dizlerimin üzerinde olan kollarım tereddütle belinde yer bulurken Karan daha da sıkı sarmıştı beni. Bir şey demeden benden ayrılırken anlamaz bakışlarım gözlerindeydi.
"Sen yıllar öncesinde Okyanus'a bu yaptıklarının bedelini ödettin. Sen yıllar önce şimdi ölmekten kurtulan yüzlerce insanın hayatını kurtardın. Sen durdurdun onu Deniz. Sen yaptın bunu." Peki benim neden yaptığım şeyden haberim yoktu? Bilmiyordum. Ne yapmıştım ben? Karan beynimde yankılanan soruları duymuş gibi konuşmaya devam etti.
"Okyanus'un nasıl karşına çıktığını bilmiyorsun değil mi? Sen yıllar önce onu öldürdün aslında. Öyle zannediyordun."
"Evet. Ben onu kalbinden vurdum. Öldürdüm onu ama... Ama o bu evin içerisinde tekrar karşıma çıktı." Karan hafifçe kafasını sallamıştı.
"Sen o gün ona üvey kardeşinin cesedini götürmüştün-"
"Üvey kardeşi mi? Nasıl? Ben öz kardeşini götürdüm ona."
"Hayır Deniz. Okyanus'un bir kardeşi yok." Söylediği cümle beynimde yankılanırken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Bu imkansızdı. Ben Eren'i, öz kardeşini götürmüştüm ona. Eğer öyle olmasa karşımda bana yalvararak ağlamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YORGUN SAVAŞÇI
Roman pour AdolescentsYere Gölge'nin yanına oturarak kafamı omzuna yasladım. "Ben kötü bir Deniz Kızıyım" Derin bir nefes alarak devam ettim. "Ben kirliyim,aptalım ve sahteyim.Kendimden iğreniyorum Gölge" Sigarasından bir nefes çekerek hafifçe bana döndü ve dumanı dışa...