"Anlat artık, meraktan çatlayacağım!" Jimin gölde buluştuğumuz andan beri tepemde dikilip Taehyung ile ne konuştuğumuzu sorup duruyordu. Ben ise bu konuyu konuşmak istemediğimi belli edercesine ofluyor, gözlerimi deviriyor ve konuyu değiştirmeye çalışıyordum. Yoongi hyungunda benden pek bir farkı yoktu ancak Jimin bir türlü vazgeçmiyordu.
"Jimin yeter artık, susmazsan dilini keserim!"
Yoongi'nin tehditi ile birkaç saniye duraksayan Jimin sanırım onun bunu yapıp yapamayacağını düşünüyordu. Korkutucu bir ifadeye ev sahipliği yapan Yoongi hyunga biraz daha baktıktan sonra yapabileceğini anlamış olmalı ki "Of tamam ya!" diyerek çökmüştü yanıma. Yoongi hyung çaktırmadan bana göz kırptığında kıkırdamıştım.
Suratını asarak ayaklarını göle doğru sallayan Jimin'in bu masum görüntüsüne karşılık daha fazla dayanamayacağımı anladığımda araladım dudaklarımı. Kıyamıyordum ona.
"Pek bir şey konuşmadık aslında, kavga ettik."
"Ne kavga mı ettin?" Aniden bana dönerek yükselmesi ile tekrar göz devirmiştim.
"Hayır, kavga ettik, ikimiz yani ben tek başıma kavga etmedim."
"Pufft, yalan söyleme." Yüzünde alaycı bir gülüş belirdi. "Yıllar sonra dönmüş çocuk seninle kavga mı edecek hemen. Sen kendi kendine etmişsindir kavga."
Tepkisini şaşkınlık içerisinde izlerken Yoongi hyung kahkaha atmıştı. "Jeongguk beni asla şaşırtmıyor. Bahse varım alfa neye uğradığını şaşırmıştır."
Benimle alay etmelerini şu anlık göz ardı etmiş ve ellerimi geriye yaslayarak bacaklarımı öne doğru uzatmıştım. "Kollarına mı atlasaydım?"
Yıllar sonra onu sapasağlam karşımda görmek güzeldi ama hemen kollarına atılamayacak kadar kırgın ve kızgındım.
"Onu da yap demiyoruz ama çocuk evine kadar gelmiş sen onunla kavga ediyorsun."
Sakinliğimi korumaya çalışarak konuşmuştum ama ne kadar başarılı olmuştum bilmiyordum. "Ederim tabi, sende ne zaman geri döneceğini bilmediğin birini beklemeyi denesene bir!"
"Bence gitmesinin iyi bir nedeni vardır." Şu anda neden onu bana savunduğunu anlamadığım için iyice sinirlendiğimi hissederken ayaklanmıştım hızla. Pantolonumun arka kısmını temizlerken "İyi o zaman sen sorarsın!" demiş ve gitmek için arkamı dönmüştüm.
Arkamdan "Nereye?" diye bağıran Jimin'i umursamayarak mekana doğru yürümeye başlamıştım. Yugyeom ve ya Seokjin hyung falan oradaysa en azından biraz kafamı dağıtabilirdim.
Göle yakın olan küçük mekanımıza doğru adımlarken biraz ileriden gelen tanıdık sesler adımlarımı yavaşlatmama neden olmuştu. Gölün karşı tarafında olan kalıplı bedeni gördüğüm gibi tanımıştım zaten aksi mümkün bile değildi.
Kim Taehyung, yanında olan Alfa Hoseok ve Namjoon hyung ile sohbet ediyor bir yandan da kahkahaları ile etraftaki insanların kulaklarını kutsuyordu. O an nedense o iki alfayı kıskandığımı hissetmiştim. Bana da böyle gülmesini istiyordum. Orada kalıp daha fazla gülüşünü izlemek istesem de beni görüp yanlış anlamasını istemediğim için gitmeliydim.
Ancak alfayı hisseden omegam aniden sessizliğini bozarak feromon yaydığında içimden küfretmiş ve gitmek için arkamı dönmüştüm. Fakat o kısacık sürede bile alfa ile göz göze gelmiştim. Hiç çaktırmadan yürümeye devam ettim sonuçta peşimden gelecek değildi ya? Hem bunu da istemezdim zaten. Kızgındım ben ona.
Ayrıca o ve Namjoon hyung tanışıyorlar mıydı?
"Jeongguk?"
Alfanın sesini duyduğumda omega durmak ve onunla konuşmak istese de ben duymamış gibi yaparak yürümeye devam etmiştim. Ancak alfanın arkamdaki varlığını hala hissedebiliyordum. Birkaç adım gerideydi sadece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
wild hearts and loves | taekook
FanfictionKim Taehyung, yıllar sonra kasabasına geri döndüğünde hiçbir şey bıraktığı gibi değildi. Buna Jeon Jeongguk'ta dahildi. omegaverse alfa taehyung omega jeongguk