Ellerim cebimde her zaman takıldığımız mekana doğru ilerlerken oldukça dalgındım. Evime geldiğinden beri aklımdan bir dakika bile çıkmayan Taehyung'u düşünmemek için birçok şey yapmıştım ama hala kafamın içinde bir yerlerde dolanmasına dayanamamış ve omegalarla buluşmak için göle gitmiştim. Ancak orada da karşıma çıkmıştı.
Toprak yolda önüme çıkan taşları tekmeliyor arada yalnız hissetmemek için ıslık çalıyordum. Taehyung'u gördüğü an kendini belli eden kurdum o gittiğinde tekrar sessizliğe bürünmüştü ve bu hareketlerinden benimle konuşmadığını anlamıştım.
Ona da ayrı bir sinirliydim zaten! Ne diye hiçbir şey demeden bizi geride bırakan bir alfaya karşı bu kadar sevgi dolu yaklaşıyordu anlamıyordum.
Mekanın girişinde aldığım acı kahve feromon ile içeride kimin olduğunu anladığımda tekrar eve gitmek istemiştim ama geri dönmek içinde fazla üşengeçtim. Bu yüzden hiç istifimi bozmadan içeriye girdim ve göz teması kurmadan kendimi koltuğa bıraktım. Ayaklarımı yan tarafa uzattığımda yatış pozisyonu almıştım. Üzerimde bakışlarını hissetsem bile bunu umursamayarak kapadım gözlerimi.
"Artık selamda mı vermiyorsun?" Bir kolumu başımın altında sabitlerken umursamaz bir şekilde mırıldanmıştım.
"Selam."
Histerik bir gülüş dudakları arasından kaçtığında gözlerimi açarak bakmıştım ona. Geçen gün Namjoon hyungun ona hediye ettiği yumruğun izlerini hala yüzünde taşıyordu. Sırıtmamı engelleyememiştim.
"Hediyen yakışmış." Bir yandan da gözlerimle elmacık kemiğini işaret etmiştim.
"Ha ha ha." diye sahte bir gülüş sesi yapmış ardından o da karşımdaki koltukta aynı benim gibi uzanmıştı. "Hala çok komiksin. Siz aptallar yüzünden elimde para da yok zaten."
Bize ettiği hakareti görmezden gelirken aklının hala paralarda olmasına göz devirmeden edememiştim. Cidden ne paragöz bir çocuktu bu. Alfası onu hiç mi uyarmıyordu bu konularda? Ben ikilemde kaldığım zamanlarda omegam vicdanımla oynayarak bana istediğini yaptırırdı ve ben her defasında aptal gibi kanardım bu numaralarına.
Ayrıca bu grupta kimse böyle işlerle uğraşmazken o ve diğer iki arkadaşı başımıza bela açmaktan asla çekinmiyorlardı.
"Hayret yalnızsın, ekürilerin yok mu?"
Tamam pekala, kaşınıyor olabilirdim ama Dohwan'ı sinirlendirmek benim için aşırı zevkli bir olaydı. Zaten kendisi de bana sürekli bulaştığı için ona laf atmaktan çekinmiyordum. Garip bir ilişkimiz vardı tabi buna ilişki denebilirse.
"Var gibi mi?" Beni terslemesi gülmeme sebep olmuştu. Sinirleniyordu yavaş yavaş.
"Geçen gecenin etkisinde mi kaldılar, yoksa yataklarında ağlıyorlar mı?"
Sinirle güldüğünü eş zamanlı olarak boğazından bir hırıltı kaçmıştı. Göğsümün altındaki omegam sonunda kendini belli ederek ayaklandığında dişlerini göstererek ona hırlamıştı. Sinirini içimde hissedebiliyordum, o da hoşlanmıyordu Dohwan'dan.
"Omega, şansını fazla zorluyorsun." Alaylı bir gülüş yerleşmişti dudaklarıma ancak aniden aklıma gelen şey ile gülüşüm solmuş ve hızla kalkmıştım yattığım siyah koltuktan.
"Kangjoon'a söyledin mi?"
Tavandaki bakışlarını bana çevirirken ciddi yüz ifademi süzdü. One doğru büzdüğü dudakları ile bakışlarını kaçırarak düşünürmüş gibi yaptı. Adi biri olmasa yakışıklı bir kurttu aslında.
"Neyi söyledim mi?"
Bıkkınca bir nefes vermiştim. "Bana geçen gün imada bulundu sende biliyorsun, söyledin değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
wild hearts and loves | taekook
FanfictionKim Taehyung, yıllar sonra kasabasına geri döndüğünde hiçbir şey bıraktığı gibi değildi. Buna Jeon Jeongguk'ta dahildi. omegaverse alfa taehyung omega jeongguk