Finalden önce son çıkış... Bitiyor iki gözümün çiçeği🥺
Yorum atmamaya yemin etmiş gibi bi haliniz var ahdhdba İnş son bölümlerde bari acırsınız bu garibana...
Bool bol yorumlarınızı göreyim ki final bölümümüz de o kadar hızlı ve uzun gelsin🥳 Keyifli okumalar❣
57
Luhan
"Kapalı perdelerimin zindana çevirdiği odamdayım üç asırdır.
Sanki bir tabut;
İçinde ben, içimde sen.
Güneş sızmaya kalkıyor bazen.
İtiraz ediyorum.
İstiyorum ki sen bakana kadar açmasın gökyüzüm,
Büyümesin ağaçların çiçekleri,
Sarmasın kokusu mahalleyi.
Açmıyor,
Büyümüyor,
Sarmıyor.
Ve ben, sensizlikle ölüyorum gün be gün."Yapışkanı azalmış bir defter yaprağıydı çevirdiğim. Saat sabahın beşiydi, ayaklarımda buz tutan vücudumu ısıtmaya yardımcı olmasa da giydiğim kalın örme çoraplar, baş ucumda sokağa bakan geniş pencere, kenarında sütsüz içmeye alıştığım sert kahve, kulağımdaysa onun sesi vardı.
"Nasıl ezberledin hepsini?" her gün aynı soruyu aynı hayretle soruyordum. Ve aldığım cevap hep kısık sesli bir gülüş oluyordu.
"Sayende."
Telefona bir kedi gibi sırnaşıp koltukta biraz daha yayıldım.
Kore'den döneli birkaç hafta oluyordu. Sehun'la birbirimize verdiğimiz sözleri karşılıklı olarak özenle yerine getirmeye çalışıyorduk. Ve bu, o eski aptal kuruntularım gibi mecburiyet hissi doğurmuyor, sıkıcılaşmıyor ya da sorunlar yaratmıyordu. Onun öğle aralarına denk gelsin diye sabahın beşinde kurduğum alarmlar günümü mahvetmiyordu mesela. Aksine her güne heyecanla başlamama sebep oluyordu. Bana onun yüzünden uykusuz kaldığımı iddia edip kızsa da önemsemiyordum. Sehun için çektiğim uykusuzluğu Sehun'dan önce uyuduğum tatsız uykulara tercih ederdim çünkü.
"Sayfalara parfümünden sıkmadığına emin misin? Hala nasıl senin gibi kokabiliyor?" abartmıyordum, benim için derlediği bu defteri ne zaman açsam kokusu esiyordu burnuma.
Tatlı kahkahası kulaklarıma ulaşırken ılımaya yüz tutmuş kahvemden yudumladım. Berlin yine yağmurlu ve pusluydu ama her nasılsa aydınlık bir günün enerjisini taşıyordum içimde. Nasıl olduğu telefonun ucundaki kişiyle de ilişkilendirilebilirdi tabii.
"Özlemiş olabilir misin?"
"Hmm, oldukça mümkün." oldukça kelimesi az kalırdı. Onu her geçen gün daha çok özlüyordum. Ve anlıyordum ki bu özlem bizi yıpratmıyor aksine güçlendiriyordu.
Üstelik deli gibi korktuğum ona vakit ayıramama mevzusu da yalan olmuştu. İnsan istediğinde bir güne bir haftalık iş sığdırabiliyormuş bunu çok iyi deneyimlemiştim. Ve bundan asla yorulmuyordum. Sabah erkenden kalkıp Sehun'la konuşuyor, ardından hızlı bir duş alıp kahvaltı ediyor, Yuhan'ı hazırlayıp hastaneye götürüyordum. Döndüğümüzdeyse yine ufak bir Sehun seansı, akşam yemeği ve gece sohbetleriyle günü bitirebiliyordum. Üstelik Yuhan'ın bize katıldığı zamanlar öyle eğlenceli geçiyordu ki Sehun Yuhan'a da büyük moral kaynağı oluyordu. Onunla oyunlar oynuyor ve sevdiği çizgi romanlar hakkında konuşuyordu. Bazen beni aradan çıkardıkları bile oluyordu fakat hiç şikayetçi değildim. İki gözbebeğim de mutluyken nasıl şikayetçi olabilirdim ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ROOM 520 | Hunhan
FanfictionBiri manhwaga olma uğruna tek başına sessiz sakin bir eve geçmeyi, diğeri ise her gün kapısına dayanan ayyaş ev sahibinden kurtulup kendi evinin sahibi olmayı hayal ediyordu. Lakin, ikisi de kendilerini dolandırarak aynı evi satan şerefsiz emlakçıyı...