|36|
Sehun
"T-telefonun çalıyor." büyülü bir portalın içinden geçerek gerçek dünyaya ışınlanmış gibiydim. Dalga dalga uzaklaştığım dudakların utangaç kıpırtısıyla anlamıştım çalan telefonu.
Az önce Luhan'ı öptüm, diye geçirdim içimden. Az önce ona hiçbir kaçış yolu bırakmadan onu öpmüştüm, bile isteye.. Bu çılgıncaydı. Bugüne dek kendime vurduğum tüm ketlere aykırı davranıp yasak elmaya el uzatmıştım. Ve gram pişman değildim.
Öyle güzeldi ki telefonu susturup kaldığım yerden devam etmek istiyordum. Sonra kaçırdığı bakışlarının altında parlayan öpücük izlerini sildim çenesinden. İçim çekiliyordu Luhan'a.
Mino'yu yanında gördüğüm andan itibaren sinirden kavrulan kalbimi tek bir sözüyle suya pamuğa dönüştürmüştü.
Hatırlıyordu.
Neden bana oyun oynadığını bilmiyordum. Açıkçası az önce söylediklerinden sonra çok da önemsememiştim ama yine de içimdeki o merak duygusunu beslemiyor değildim.
Ekranda çıkan isimle acele etmeden açtım telefonu. Mutlaka dükkanda bir işi eksik falan bırakmıştım.
"Efendim Kang Dae amca?" dedim gözlerimi ciğerimin köşesinden ayıramazken.
"Nerdesin evlat, napıyorsun?" açıkçası bu soruya upuzun paragraflar dizerdim fakat beni evli barklı sanan patronuma küçük erkeğimle ettiğim zinalardan bahsedecek değildim. Yalnızca "Evimdeyim." diyebilmiştim. Kalbimin yanındayım, evimin başköşesindeyim..
Dudaklarım hala kaşınıyordu. Luhan'ın çaktırmadan yüzüme çarpan bakışları içimi sıcacık ederken kulağımdaki ses tüm atmosferi buzula döndürdü.
"Abin burda." dedi. Tek bir cümle. Ve peşinde sıragelen sonsuz his.
"Seni görmek istiyor."
Az önce yaşadığım güzel duyguların hepsini, masadan tek koluyla yere saçan bu iki haberdi yalnızca.
Midem ağzıma gelir gibi oldu, duygularım birbirine girdi, başım döndü.
Sonrası inanın travma gibiydi. Dükkana gelene dek hiçbir anımı hatırlamıyorum.
Tek bildiğim yanımda Luhan'ın oluşuydu, evden apar topar çıkarken bile eli elimde oluşu. Dükkanın kapısına kadar elimi bir an olsun bırakmamıştı. Koştuğumu sanıyorum. Terliydim. Ya da heyecandandı bilmiyorum. Ayakta duracak dermanım kalmamıştı.
Birinin benimle dalga geçtiğini ve hatta yanlış duyduğumu falan sanıyordum. İhtimali yoktu çünkü. Bunca sene bunca zaman olmayan abim, çalıştığım dükkanda mıydı şimdi?
"Sehun." boşluğa bakıyordum. Neye baktığımı bilmiyordum. Kalbim ağzımdan çıkacaktı. "Sehun." elimdeki ten kaybolup yüzüme ulaştığında görüş açım değişti. Gözler. En sevdiğim gözler vardı karşımda.
"Sakin ol. Şu an çok heyecanlısın biliyorum." öyle güzel gülmüştü ki beni iyi bir yere yolladığının bilinci yerleşmişti beynime. "Abin ya da değil. Hayal kırıklığına uğramanı istemiyorum. Kendini her şeye alıştır lütfen. Ama gerçekten ne hissettiğimi soracak olursan, bence eskisinden de güzel olacak her şey. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ROOM 520 | Hunhan
FanfictionBiri manhwaga olma uğruna tek başına sessiz sakin bir eve geçmeyi, diğeri ise her gün kapısına dayanan ayyaş ev sahibinden kurtulup kendi evinin sahibi olmayı hayal ediyordu. Lakin, ikisi de kendilerini dolandırarak aynı evi satan şerefsiz emlakçıyı...