ROOM [41]

1.3K 109 219
                                    

Beklettiğim kadar uzun bir bölüm yazmak isterdim ancak tadında bırakmak ve sizi daha fazla bekletmemek için şimdi atıyorum. Hala beni seven varsa öpüyorum. Yalnız şunu da belirteyim ki bölümlerin geç gelmesinin asıl sebebi, etkileşim düşüklüğü. Bu nedenle, etkileşimi yoğun olan c.a.2 hemen gelirken room 520 aydan aya geliyor.. Umarım artık bir istikrar tutturur ve hızlı hızlı bitiririz bu hikayeyi.

Sizi çok seviyorum, her şeye rağmen♡

|41|

Sehun

Gelmek bilmeyen diş macunun dibini var gücümle kazımak oldum olası asli görevlerim arasındadır. Son günlerde bunu kendim hariç Luhan için de yapıyor oluşumdan kaynaklı söylüyorum asli görevim diye.

Macunu sıkmayı başardığım fırçasını ağzına sokup lavaboya yaslandığında onu diş fırçalarken bile izlemeyi sevdiğimi farkettim. Onun hakkında sevdiklerim listesinde yeni maddeler biriktiriyordum ki bu yirmili yaşlarımın en güzel olayıydı.

"Umarım bugünü elime yüzüme bulaştırmadan atlatırım." dedim çenesine bulaşan macunu temizlerken. Sabahtan beri Kang Dae amcalarda bulunacağım yemeğin provasını yapıyorduk. Eşim için uygun bir bahane türetmeyi başarsak da benim içime asla sinmiyordu orası ayrı tabii. Nasıl sinsin ki zaten? Zeka geriliği yaşamayan her birey karımla ilgili bir problemin olduğunu anlardı, kim karısının varlığını bu kadar gizlesin. Pardon olmayan karısının demek istedim.

Köpük dolu ağzını lavaboda çalkalayıp havluya silindiğinde benim gibi kollarını bağlayıp sabahtan beri kaçıncıyı tekrar ettiğini sayamadığım motive cümlelerini sıraladı. Ve ben yine ilk birkaç dakika sakinleşip etkisi geçince mızmızlanmalara başladım. Korkudan karnıma ağrılar giriyordu.

"Son kez söylüyorum Oh Sehun, Kang Dae amcan hiçbir şeyi farketmeyecek. Zevkli bir akşam geçirip geleceksin. Tamam?" büyüttüğü gözlerine kafa sallasam da asla ikna olamadığım için salondaki koltuklardan birine kendimi atıp yastıkla kendimi boğmaya çalışmıştım ve Luhan varken bu bile mümkün olmuyordu.

"Sehun! Çocukluk etme git üstünü giyin geç kalacaksın."

"Daha iki saat var Luhan." yarım saat de olsa o eve gitmeye cesaret edemezdim ya gerçi orası ayrı.

"Sen bilirsin elin ayağına dolaştığında sana yardım etmeyeceğim." dişlerini yeni fırçalamış olmasına rağmen sehpada yarım kalan yeşil elmamı yemekten çekinmedi. Ben psikolojik karın ağrısından koltukta debelenirken o karşıma geçmiş çatır çutur elma yiyordu. Televizyonda tek bir bölümünü bile izlemediğim yabancı dizi açıktı, telefonumun ışığı yanıp yanıp sönüyordu ama ben Kang Dae amcadan olası bir bildirim alırım korkusuyla ekranı açmaya bile yeltenemiyordum.

"Eşimin babası iş sebebiyle yurt dışına çıkacaktı o sebeple bu haftasonu-"

"Hayır o önceki bahanemizdi, sonradan saçma olduğuna karar verip değiştirmiştik." programdan gözünü ayırmadan beni düzeltti. Oturduğum yerde diklenip karşımdaki hayali yaşlı çifte açıklamalarda bulumaya devam ettim. Bu sefer doğru olduğuna emin olduğum bahanemle.

"Eşimle arabada gelirken annesi aradı. Beli tutulduğu için hiçbir iş yapamıyormuş, kardeşine bakmak için onu annesine bırakmak zorunda kaldım. Ama size çok teşekkür ettiğini söyledi. Emek vermişken yemeklerin ziyan olmasını istemezdim. Ehehehh. Bu aşırı sahte gülüşü çıkarsa mıydık acaba Luhan? Pek inandırıcı olmadı sanki."

"Geri kalan kısmı çok inandırıcı çünkü."

"Of Luhan! Hani inandırıcıydı bu bahane!?" dalga geçer gibi elmanın son kısmını yavaş yavaş çiğneyip masaya attığında heyecandan kudurmuş halde bin beş yüz bahane daha uydurmaya çalıştım, hepsini yedeklerde saklayacaktım aklımca ama beynim durmuştu stresten. "Ne yapacağım ben? Kesin bittim. Kovuldum."

ROOM 520 | HunhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin