Artık hunhan edit bulamamak beni ziyadesiyle üzüyor.. :"(
Neyse bölümde yaşayalım :"))))))
Bu bölüme de yorum bırakmayan ne bileyim kendini camdan falan atsın. Hadi öptmmmm🖤
■38■
Sehun
Sabahın ilk ışıkları, pencereden vuran sıcaklık ya da uçuşan perdeler.. Yeni bir gün başlangıcını size en iyi hangi tamlama çağrıştırıyor bilmiyorum fakat benim bunu anlamam için gözlerimin aydınlığa açılıyor olması yeterli. Luhan'a açıldığı gibi.
Her geçen gün biraz daha mı güzelleşiyor yoksa ona yaklaştıkça detaylarına daha mı fazla hakim oluyorum bilmiyorum ancak sabahın dokuzunda beni uyandırıp kendini izlettiren herneyse fazlasıyla güçlü. Ve beni günden güne ele geçiriyor.
Göğsümün altında büyüttüğüm hisler bazen öyle baş edilmez oluyor ki o an her nerde olursam olayım Luhan ne düşünürse düşünsün bırak diyorum Sehun, bırak hallen işte sevdiğine. Edepsizleştiğimin de gayet farkındayım ancak Luhan buna, ister bilerek, ister farkında olmadan izin verdiği sürece; kendimi nasıl dizginleyebilirim ki?
Tıpkı şimdi yaptığım gibi dizginlemenin anasını satıyorum bazen. Üzgünüm.
Elim solgun yüzüne temas etmeye girişirken içimde saçma bir heyecan büyüdü. Sanki hiç tanımadığım bir yabancıya izinsiz elliyordum. Dudaklarının üstüne sürünerek gelen işaret parmağım daha önce hiç böyle bir güzelliğe dokunmadığından bana küfrediyor olmalıydı. Hayatımı ne boktan geçirmiştim değil mi? Haklıydı.
Kendi kendime gülüp ona dokunmanın keyfini çıkarttım. Daha rahat bir pozisyon mutluluğumu ikiye katlardı, kolumu başımın altına alıp yanımdaki yüze daha yüksekten baktım. Bu yatakta daha önce hiç sabahlamış mıydım hatırlamıyorum ama onu bu kadar uzun izleyebildiğim ilk gün olduğuna nerdeyse emindim.
Bu çocuk ayarlarımı bozalı epey oluyordu, bunun hepimiz farkındaydık zaten ama hislerimi içimde gizlemek sanırım bana yarar değil zarar vermişti ki Luhan'dan tek bir adım görmek beni dolunaya yaklaşmış kurta çeviriyordu. Tanrım şu cümleyi kuracak kadar kafayı yemiştim sonunda.
Kim olsa, yanaklarına değme cürreti gösteren kirpikleri karşısında ne söyleyeceğini şaşırırdı gerçi. O fazla güzeldi. Sessiz mırıltıları uyanmaya yakın olduğunun sinyallerini çakarken göğsünün inip kalkışını izledim. Bu kez saçlarında oyalandı ellerim. Bir kez olsun öpmek istedim ama sabahını böyle bir şokla başlatmak pek de iyi bir fikir olmazdı.
Avcum yanlışlıkla, taşıdığı kafatasımın altından kayıp gittiğinde onu uyandırabilme ihtimalime küfredip düştüğüm yastıkta aceleyle diğer tarafa döndüm. Gerizekalının tekiydim ve onu uyandırmıştım. İşin aksi, uyandığı an gözlerime bakmasını hayal edip eşsiz romantik kitap senaryolarındaki gibi bir sahne oluşturma çabalarım dikkatsizliğim yüzünden suya düşmüştü. Telaştan ne diye ona sırtımı dönmüştüm bilmiyorum ama panik olmamak elde değildi. Gözlerimi sımsıkı yumup uyandırdığım için kızmasını bekledim, hoş gözlerimi açsam da izleyeceğim tek manzara duvar olacaktı.
Tahminimdeki gibi mırıltılar yükseldi ama hiçbiri uyanmaktan şikayet eder cinsten değildi. Aksine bozulan nefes ritminin arasında küçücük bir kıkırtı duyduğuma yemin edebilirdim. Görmesem de kafasını kaldırdığını hissettim. Gözlerimi daha da yumarken hareket etmemeye çalıştım. Rezil olmamıştım öyle değil mi? Uyuyor olduğuna emindim çünkü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ROOM 520 | Hunhan
FanfictionBiri manhwaga olma uğruna tek başına sessiz sakin bir eve geçmeyi, diğeri ise her gün kapısına dayanan ayyaş ev sahibinden kurtulup kendi evinin sahibi olmayı hayal ediyordu. Lakin, ikisi de kendilerini dolandırarak aynı evi satan şerefsiz emlakçıyı...