Sonunda ROOM 520 evini çizebildiiiimmm♡
Medyada ve bölüm sonunda bulabilirsiniz. Bölüm sonunda daha ayrıntılı anlattım jdjfjs Yorum bırakmayı unutmayın😘|19|
Altı gün ne ara su gibi akıp geçmişti bilmiyorum ama daha dün başlamış gibiydim projeyi çizmeye. Hayatımda ilk defa rahat, hızlı ve sorunsuz şekilde atlatıyordum bu haftayı. Evde olmuş olsam kağıtlarım çoktan Ha Eun tarafından çiğnenmiş, pergellerim Bo Woon'a helikopter kanadı olmuştu. Şimdi ise bir yandan cipsimi yiyip bir yandan Sehun'un dün aldığı kalemlerle projemi boyuyordum. Mutlu sayılırdım, üstümdeki stres yalnızca jüri karşısına çıkacağım içindi; yetiştirme kaygısı gütmüyordum ve yine söylüyorum ki hayatımda ilk defa bu kadar rahattım. E tabi bu rahatlığımda Sehun'un payının da var olduğunu inkar edemezdim.
Yağlı parmaklarımı yalayıp yandaki peçeteye sildikten sonra boyaması biten kağıdımın bantlarını sökerek dikkatle masadan yatağa taşıdım. Benden çok yatıyorlardı yatakta, kıskanmadım desem yalan olurdu doğrusu. Cidden imreniyodum şöyle saatlerce uyuyanlara ve jüriyi atlattıktan otuz altı saat uyuyacağıma yemin edebilirdim. Gerçi dün gece de epey uyumuştum. Elbette isteyerek olmamıştı, hepsi Sehun'un yüzündendi kimbilir ben uyanmasam daha ne kadar uyuyacaktık o koltukta. Sahi, biz yan yana uyumuştuk öyle değil mi?
İki erkeğin ya da iki arkadaşın yan yana yatması doğaldı elbette bunda yüz kızartacak bi durum yoktu ancak, Sehun'un nazik düşüncesi yanaklarımı ısıtmaya yetiyordu. Yatağımın üstündeki kağıtları bu gece toplayacağıma emin olacaktım, yine beni masamdan koltuğuna taşısın istemezdim. Masanın üstündeki ufak aynadan sırıtan suratımı görmemle elim çenemden düştü. Kendime gelerek toparlandım. Saçma sapan hareketlere giriyordum ve bu kesinlikle Sehun'un suçuydu. Evet ve biraz da jüri korkusunun psikolojimizi bozduğu gerçeği vardı. Bunun bunla ne alakası vardı bilmiyorum ancak saçmalığımı başka bir saçmalıkla kapatmalıydım öyle değil mi?
"Luhan, ben çıkıyorum." odamın kapısı birden açıldığında yanlış bir şeye yakalanmış gibi doğruldum. Bu da başka bi saçmalığımdı sanırım.
"Nereye?" diye sordum bağdaş kurduğum bacaklarımdan birini kendime çekerken.
"Hayrola hesap mı vermem gerekiyor?" bu sırıtma da neydi? Adam gibi bir soru sormuştuk işte.
"Merak edende kabahat. Nereye gidersen git." cips paketine elimi daldırıp avcumdaki bütün patates ciplerini ağzıma sıkıştırdım.
"Erken gelirim, merak etme."
"Etmiyorum." dedim gözlerimi devirip. Daha doğrusu demeye çalıştım çünkü ağzımdakilerden konuşamıyordum bile.
"Ediyorsun." hırkasının önünü bağlarken ona bakmamaya çalışıyordum. Yuttuğum cipslere yenisini eklerken ağzıma götürdüğüm cipsi bir çırpıda kaptı. Elimden ısırdığı cipsi bir tarafına sokmak istemiştim.
"Defol Sehun!"
"Güzelmiş bana da ayır." gülerek suratımdan uzaklaştı. Peşinden kapıyı kapatıp sinirle cipsimi yemeye devam ettim.
Gün boyunca yaptığım tek iş çizmek, çizmek ve çizmekti. Sonra telefondan gelen bildirimlere dalıp ordan nasıl geçtiğimi bilmediğim dizi sitesine girdim. Bir kaç saat kaytarıp Shadowhunters izlemiş olabilirdim ancak projem yetiştiği sürece bir sorun olmazdı öyle değil mi? Hava kararmaya başladığında kendime sıcak bir kahve yapıp sınıf arkadaşlarımdan bir kaçıyla yarın hakkında konuştum. Ardından bu telefon konuşmaları Mino'ya, anneme ve Yuhan'a kadar uzandı, derken ödevlere hiç geri dönmek istemedim. Ve son aşamadayken bu halde olmak vicdanımın sur kapılarına demir toplarla vuruyordu. Ancak ne yapabilirim, sıkılmıştım. Ve aklıma gelen ama benim sıkça kovduğum fikri uyguladım. Elimin gidip gidip geri geldiği nuramayı aradım. Tamam en son ona çok sinirliydim ancak sonuçta o benim evimi paylaştığım insandı. İnsan sevmediği kedi yavrusuna bile çocuğu istedi diye evine alıp alışmıyor muydu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ROOM 520 | Hunhan
FanfictionBiri manhwaga olma uğruna tek başına sessiz sakin bir eve geçmeyi, diğeri ise her gün kapısına dayanan ayyaş ev sahibinden kurtulup kendi evinin sahibi olmayı hayal ediyordu. Lakin, ikisi de kendilerini dolandırarak aynı evi satan şerefsiz emlakçıyı...