|15|
Luhan
Evrende bazen hakikaten güzel şeyler olabiliyordu, dün aldığım teslim tekrarı haberi gibi. Hayır bu güzel de değil tam anlamıyla muh-te-şem bi haberdi. Fakat ben hayata 3-0 geriden başlayan biri olarak yine bu hayatın sillesini yemeye alışmış biriydim ve yine acı gerçeği bir tokat gibi yüzüme yiyordum.
Gerçek şu ki, ödev teslimine çok çok az bir süre vardı ve ben tüm gerizekalılığımla eski ödevimi ellerimle yırtmıştım. Gece Sehun'un kollarında paylaştığım sevinç şu an boğazımda koca bir yumruydu. Ödevlerimin hangi yol kenarında ne halde olduğundan haberim bile yoktu, hepsinden kendim kurtulmuştum ve şu an onlara o kadar ihtiyacım vardı ki, motorsikleti kullanmaktan başka bir suçu olmayan Oh Sehun'u bile gırtlaklamak isteyecek kadar öfke doluydum.
"Siktir.." düşünmekten çatlayan başımı tutup dirseklerimi masama dayadım. Dün gecenin sevinci ve bu sevince temel attığım gazla masamın önündeki duvar ve odamda büyük değişikliklere gitmiştim çünkü uyku tutmamıştı ve sabaha kadar ne yapacağımı şaşırmıştım. Çizdiğim resimleri asmak gibi mesela. Dosyalarımın içindeki tüm hayali karakterler yatak başlığımdan cam kenarlarına kadar her yerden bana selam çakıyordu. Ah bir de o parçalayıp attığım proje kağıtlarım da benimle olsalardı.
Ağlamak üzereydim, garip sesler çıkararak kafamı masaya vurmaya başladım. Biliyordum hiç bir şekilde o ödevlerim geri gelmeyecekti ve heyecandan kapıldığım heves sadece kuru bir hevesten ibaretti işte, gerisi yoktu. O kısacık süre içinde yeni bir proje düşünüp kağıtlara geçirmek neredeyse imkansızdı. Kaç dakika kaç saat öylece masanın üstünde sızlandım bilmiyorum ancak zaman geçtikçe karnımdaki açlık derdimi bastırmaya başlamıştı.
Sandalyemin altına sıkışmış terliklerimi ayağıma geçirip odadan çıktım. Keşke Sehun iyi bir abi olsaydı ve bana kahvaltı hazırlasaydı, ben de ne yesem ne yapsam düşüncesinde boğulmasaydım. Tabii bunlar ancak çizmenin hayalleriyle kavrulduğum manhwagalarda olurdu! Ne masanın üstünde kahvaltı hazırdı ne de Sehun kırçıl kaşlarını arka plana atan gülüşüyle sürpriz için kollarını bağlamıştı havayla. Yemek de, Sehun da ortada yoktu.
Aç midemi elimle bastırıp yiyecek bir şeyler arakladım buzdolabından kendimce. Hatta öyle ki doyabileceğime inanmayıp dün hastaneden getirdiğimiz hasta ziyareti mahsülü meyvelerden de soydum kendime. Çok bir şey yoktu ama bu öğünü bastırırdı en azından.
Uykusuzluktan da ayrıca ölüyordum, yorgunluğum had sâfhadaydı. Bu arada Sehun neredeydi?
"Sehun-ah!" ses seda olmaması şaşırtıcıydı çünkü genelde her sabah mutlaka bir işi varsa bile bana uyuzluk yapmak için başımda bekliyor olurdu.
Yeniden seslendiğimde bu sefer adını değil sıfatını telaffuz ediyordum. "Kırçıl kaş!" yine cevap gelmemişti ve nedense aklıma gece geç saatlerde yaptığı telefon konuşması geldi.
Bir erkekle konuştuğunu çok iyi anlıyordum ama sanki biraz fazla şeydi.. şey işte, hani şu kitaptaki gibi. Tamam, kesin yargıdan kaçınma taraftarıydım özellikle dün yaptığı iyiliklerinden sonra ama hareketleri de beni işkillendirmiyor değildi. Gerçi telefon konuşması gayet sıradandı, çok da dinlememiştim ama erkekti sonuçta.
Bir ihtimal sevgilisi falan mı vardı acaba?
"Yok canım." ben bile inanmazdım bu söylediğime. Kim Sehun gibi bir keçiyle sevgili olurdu ki? Hele de bir erkek?
Dalgınlıkla düşürdüğüm bardak tuz buz olurken kendime gelip apar topar yere eğildim.
"Luhan?" elindeki poşetlerle içeriye giren Sehun aceleyle poşetleri bırakıp yanıma çöktü birden. "İyi misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ROOM 520 | Hunhan
FanfictionBiri manhwaga olma uğruna tek başına sessiz sakin bir eve geçmeyi, diğeri ise her gün kapısına dayanan ayyaş ev sahibinden kurtulup kendi evinin sahibi olmayı hayal ediyordu. Lakin, ikisi de kendilerini dolandırarak aynı evi satan şerefsiz emlakçıyı...