ehehehhe ne söyleyebilirim ki ;")))
İyi okumalar çiçeklerim♡
|44|×M
Raflarda okşanmayı bekleyen sarı yaprakların içinde kendimi bulduğum, bulduğum anda bildiğim her şeyi unuttuğum o cümle aynen şuydu 'Aşk, yedi okyanus içsem de içimde söndüremeyeceğim bir ateştir.' Luhan ciğerlerimin orta yerine o sarı turuncu alevi bırakmadan önce, duyduğum nice aşk tanımlarının palavra olduğuna inanmış, dümenimi hep yalnızlıktan tarafa çevirmiştim. Ama zaman; yaşadığınız dünyayı, sizi, içinizde var olduğundan birhaber olduğunuz o ufak yangını öyle bir büyütüyordu ki bir bakmışsınız bir gün siz de yedi değil on dört okyanus da içseniz o ateşi söndüremeyecek hale gelmişsiniz.Hoş söndürmek isteyen kim? Parmak uçlarımdan kalbimin zarına dek yaksa beni bu yangın gıkım çıkmazdı. Onda yanmak, onun için kül olmak bana cennetin kapılarını aralamaktan farksızdı.
"Canım acıyor." ona zarar verdiğimi sandığım an üstündeki ağırlığımı çektim. Oysa öperken bile naziktim.
"Özür dilerim-" uzaklaşmaya yeltendiğim sıra terlemeye başlamış saç diplerime tutundu. Nefes nefese mahçup bir ifadeyle yutkunup üst üste binen taraflarımıza baktı.
"Ö-öyle değil. Canım yanıyor ama- Tanrım bu utanç verici." istekle ısırdığı alt dudağı aklımı başımdan almıştı. Onun da benim gibi dayanamadığını anlamam midemde başlayan yangını harlayıp erkekliğimde patlattı. Ona sokulmak yaptığım ilk iş oldu. Boynu için ağzımı her araladığımda saç diplerimi biraz daha hırpaladı. Onunla mahvolmak istiyordum. Onu da kendimi de bu yatakta kül etmek istiyordum.
Kıyafetinin içine sızan ellerim belinin sıcaklığıyla karşılaştığında kendini yataktan bir nebze olsun kaldırıp boynunu ağzıma itti. Onun tadına ekmek gibi tuz gibi muhtaçtım.
"Aklımı kaybetmek üzereyim." çeyrek saattir öpüşmek ve birbirimizi sevmenin ötesine gitmemek inanın benim de onun gibi aklımı kaybetmeme sebep olacaktı. Ve utanarak söylüyorum ki şimdiden sırılsıklamdım. Ona sürtündüğüm her an büyüyordum.
Sabırsızlıkla üstündekini yukarı sıyırdım. Ufak göğüs uçları kulaklarıma kadar ısınmama sebep oldu. Onları ilk kez bu kadar diri ve öpülesi görüyordum. Luhan'ın elleri, üstündekini çıkarmam için yana düştüğünde vakit kaybetmeden başından çekip çıkarttım kumaş parçasını.
"Sıcacıksın." kalbi, göbeği, yanakları her yeri içindi bu fısıltım. Fakat eminim ki dudakları hepsinden beterdi. Sönmek için okyanuslar yetmiyordu belki evet ama onun dudaklarının arasında koruduğu ıslaklık benim yangınıma iyi gelen tek şeydi. Arzuyla açılan dudaklarına sızdığımda gözleri kapandı. Çıkardığı seslerden memnun olduğunu anlıyor ve onu daha derin öpücüklere sürüklüyordum.
Köz kadar kızgın dilim diliyle buluştuğunda hayali dumanlar uçuştu ağzımızda, beni alt edebilen tek şey Luhan'ın yangınıydı.
Pürüzlü yüzeyini yalayarak damağına vurdum. Islaklığı öyle yumuşaktı ki farkında olmadan istekle kemerimi çözüp yere atmıştım. Sonrasında işler ikimiz için de hız kazandı. Ağızlarımızdan doğan seslere kıyafetler de eklendi. Boynuna, göğsüne, göbeğine kadar indi ıslak dudaklarım. Kıvrandığını görmek içimdeki hazzı büyütürken birkaç saniyeliğine vücudundan ayrılıp üstümdekini başımdan çıkardım. Tanrım.. Yattığı yerden bana öyle bir bakışı vardı ki, azmanın ne demek olduğunu tam olarak içimde hissetmiştim. Bekleyemeden beni dudaklarına çekmek için kalktığında elinin biri göğsümü keşfetti. Öpüşürken bedenini geri düşürüp yeniden o güzel saçlarını yastıkla buluşturdum. Deliriyordum, onun o çıplak bedenine değdiğim her an dudaklarını daha büyük bir açlıkla ısırıyordum. Karşılık vermekten asla çekinmiyordu. Çünkü biliyordu bu gece her şeyimizi dökecektik ortaya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ROOM 520 | Hunhan
FanfictionBiri manhwaga olma uğruna tek başına sessiz sakin bir eve geçmeyi, diğeri ise her gün kapısına dayanan ayyaş ev sahibinden kurtulup kendi evinin sahibi olmayı hayal ediyordu. Lakin, ikisi de kendilerini dolandırarak aynı evi satan şerefsiz emlakçıyı...