ROOM [13]

1.9K 188 59
                                    

|13|

"Çok şanslısın." dedim henüz ıslaklığı üstünde olan çimlerde otururken.

Bahsettiğim akşam yemeği ve göl kenarında bisiklet muhabbeti yalan olmuş gibiydi çünkü hiç bir kuvvet Yu Han'ı bu parktan ayıramıyordu. Biz de pizzayı ayağımıza getirmiştik. Vakit kazanmış da oluyorduk bir taraftan.

"Ben mi?" kesin öyledir bakışıydı bu bakış. Pizzanın kaşarını uzata uzata bir ısırık daha aldı. Hala yeşil önlüklerleydik ve çimlerin üstünde kamuflaj olmuştuk sanki.

"Aslında senden çok şu velet şanslı."

"Velet deme ona." kızarken ağzının kenarından sarktı pizzanın biberi. Güldüm. Velet dememe bile kızıp koruyordu kardeşini. Benim abimse ne olduğunu bile bilmediğim bir sebepten ötürü terketmişti beni.

"Özür dilerim." dedim. Şaşırdı, çünkü şuan gülemiyordum bile. Öyle düşmüştü suratım. Abim aklım gelmişti.  Senelerdir özlediğim ama gururuma yedirip kendime bile özledim diyemediğim abim.

Pizza kutusundan yeni bir dilim daha alırken döndüm ona. Ara sıra gözleri Yuhan'ın ne yaptığını kontrol ediyor sonra da yemeğine devam ediyordu.

"Keşke abim de senin gibi olsaydı." benim bu dünyada başka kimsem yokken, tek dayanağımken bırakmıştı elimi. Bu nasıl bir acı nasıl için için yakıyor nasıl anlatayım? Anlatsam anlar mıydı ki?

"Senin abin mi var?" şaşkınlıkla yarısını ağzına teptiği pizzayı kutuya bıraktı.

"Vardı." dedim sesim kısılırken. Beni bıraktı diyemezdim. Artık yok da diyemezdim çünkü belki de yaşıyordu, kimbilir.

"Başın sağolsun." üzüldüğünü belli edercesine büzdü dudaklarını. Dizlerini çekti karnına. Ellerini yalayıp yandaki mendile sildi yavaşça.

"Yok ölmedi. Yani galiba bilmiyorum. Uzun zamandır görüşmüyoruz. G-görüşemiyoruz."

"Neden?" merakla sordu ama gözlerimi kaçırdım ondan. Eğer dolmuşsa gözlerim görsün istemiyordum. Bu zamana kadar kimseye göstermemiştim abimin bana bıraktığı aciz yanımı. Ona da göstermeye niyetim yoktu ama bir şekilde tüm bunlar abimi hatırlatıyordu bana. Yu Han ben, Lu Han da abimdi sanki. Tek farkı Luhan asla abimin yaptığı şeyi yapmazdı.

"Boşver. Çok önemli biri değildi nasılsa." ben de onun gibi dizlerimi karnıma çekip arkamdaki direğe yaslandım. 

"Pek öyle değil gibi ama."

"Öyle." ben geçiştirmeye çalıştıkça bedenim farklı tepkiler veriyordu. Sesim titriyordu, gözlerim sulanıyordu, burnum sızlamıştı bir anda, acı bir his yaktı ciğerlerime kadar her yerimi. Bu hissi en son kirayı ödemedim diye ayyaşın kapıma dayandığı zaman yaşamıştım. Savunmasız ve bir başıma hissettiğimde.

"Sehun" ısrarla başka taraflara dönen yüzümü kendine çevirdi. Kedi gibi çenemi okşuyordu. "Eğer anlatmak istersen.."

İstemiyordum. Çünkü bilmiyordum ki ne anlatacağımı. Nedeni yoktu kaçıp gidişinin, sonu yoktu yalnız kalışımın. Ben bu hayatta hep yalnızdım ve kimse istemezdi anlatmayı yalnızlığını.

Başımı iki yana salladım dudaklarımı dişlerken. Biraz daha bu konuyu düşünürsem ağlayacaktım.

"Tamam istemiyorsan anlatma." buruk bi gülümseyişle yavaşça çekti elini okşadığı çenemden. Sonra gökyüzüne baktı. "Ama eminim görüşmek istiyordur seninle. Her abi özler kardeşini. Bak bana, deli gibi özlüyorum onu. Ödev yüzünden terk edip gittim onları ama bak yine yanındayım. Kardeşlik bağı çok başka bir şey Sehun. Annenle bile arandaki bağdan farklı bir bağ. Sen uzaklaşıp o bağı koparmaya çalışsanda o uzadıkça canını daha çok yakıp geri getirir seni ona. Uzaklaşamazsın."

ROOM 520 | HunhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin