Gözümden kaçan eksiklikler ve hatalar için şimdiden özür dilerim.
İyi veya kötü yorum bırakmayı unutmayıııın! İyi okumalar♡|34|
Ardı ardınca çalan telefonlar, ofiste uçuşan bağımsız dedikodular, karıştırılan sayfa hışırtıları, hepsi ve daha fazlasıydı beynimdeki artçı depremin sebepleri. Sabah işe henüz sönmemiş sokak lambaları eşliğinde geldiğimi söylesem sanıyorum ne kadar erken yola düştüğümü anlatmış olurum. Evet uykusuzluk beni yıpratan en baba etmendi fakat senaryomun taslağını bitirmiş olmam tüm yıpratıcı etmenleri tek kalemde silme gücüne sahip. Yine de kabul etmeliyim ki başımı felaket ağrıtmıştı.
"Hyung!" kulağımdan yediğim en büyük darbeydi bu!
"Ya! Ödüm patladı!" yattığım masadan derhal toparlanarak kalktım. Kardeşlerimden biri yapmış olsaydı çoktan dayağı yemişti.
"Öğle yemeğine gidiyoruz, gelsene." yemeğe değil uykuya ihtiyacım vardı benim.
"Siz gidin." kestirmek için ergonomik bir tercih olmasa da masama uzandım yeniden.
"Ah! Bu senin hikayen değil mi?" ekranda açık olan sayfaya yaklaştığını sezdiğim an abandım bilgisayara. Çizimlere geçmeden kimseye spoiler vermeyi sevmezdim, bilirsiniz prensib meselesi.
"Ya! Luhan hyung birazcık baksam?"
"Tam netleştiğinde görürsün." göz devirme bonuslu iç çekişiyle uzaklaştığına emin olup eski pozisyonuma döndüm. Masa boyunca eğilmek bel ağrıtıyormuş, aklınızda bulunsun.
"Of, pekala. Kesin gelmiyor musun?"
"Hayır biraz yorgunu-"
"Kim gelmiyormuş?" ofisin en büyüğü de boy göstermişti nihayet. Harika, yemeğe gitmemek imkansız gibi görünüyordu.
"Luhan hyung, yemeğe gelmeyecekmiş Tae Sun hyung."
"Ofiste öğle molası hariç ara verip yemek yiyemeyeceğini biliyorsundur umarım." lanet... Ne biçim kurallardı bunlar?
"Nasıl ya?!" biraz hayret biraz kızgınlıkla çıkışım büyük olanı güldürmüştü. Ki bence gayet haklı bir çıkıştı; kim öğle yemeğini kaçırsa kahvaltıyla akşama kadar idare edebilirdi ki?
"Çocuklar hadi!" japon kaş noona kolunda Min Ki'yle kapıda belirdiğinde isteksiz de olsam kalktım. Açlık başımı daha fena yapabilirdi.
"Luhan hyung da geliyor!" Tom'un gereksiz hayat neşesi beni bazen yoruyordu. Bu arada hayır, gerçek adı Tae Boom'du ama ofisteki herkes ona Tom derdi. Herneyse. İnanın detaylarla uğraşacak halim yok.
"Uykulu görünüyorsun hyung." geçen geceden sonra Min Ki'nin içinde yatan ikinci kişiliği bildiğimden bu masum sessiz halleri hiç inandırıcı gelmiyordu gözüme. Ama şimdilik sevecen yaklaşabilirdim. Tebessüm bunun için iyi bir başlangıçtı.
"Evet." dedim sadece. Zaten yemekhanenin kapısına gelene kadar esnemekten başka bir işe yaramamıştım.
Hepimiz sıraya girip tabldotlarımızı aldığımız sıra Min Ki de boş bir masa aramaya koyulmuştu. Sonra da biz Min Ki'yi. Ah aptal çocuk, sessiz sedasız kolon arkası masaya geçersen seni nerden görebiliriz ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ROOM 520 | Hunhan
FanfictionBiri manhwaga olma uğruna tek başına sessiz sakin bir eve geçmeyi, diğeri ise her gün kapısına dayanan ayyaş ev sahibinden kurtulup kendi evinin sahibi olmayı hayal ediyordu. Lakin, ikisi de kendilerini dolandırarak aynı evi satan şerefsiz emlakçıyı...