Yeni bölümleri gece yetiştirebildiğim için uykudan mı yorum yapamıyosunuz acaba :"((((
|30|
"Çıldırmak üzereyim nerde bu diploma?" ilk iş görüşmesine geç kalırsam sanırım bu sefer Sehun bile kurtaramazdı paçamı. Tanrım bir yere vaktinde yetişmeyi ne zaman öğrenecektim ben?
"Yardım ister misin?" odamın kapısından uzatılan başla güneş görmüş ayçiçeği gibi sese döndüm. Sanırım şu an fazlasıyla ihtiyacım vardı.
"Sehun, yine geç kalmak üzereyim." sızlanışıma gülerek içeri girdi.
"Pekala ne arıyoruz?" bu aralar cidden hayatıma girmiş en doğru ve en işime yarar şeydi Oh Sehun.
"Dosyalarımdan birinin arasına sıkıştırmıştım diplomamı ama bulamıyorum." üçüncü kere karıştırdığım çantayı bir kenara atıp sandalyemin üstüne çıktım. Üst raflara yetişmeye çalışırken açılan bacaklarım umrumda değildi. Bu arada küçük bir ayrıntı, pantolonumu henüz giymeye fırsat olmamıştı.
"Millet diplomasını çerçevelettirip-" çekmecemden kaldırdığı kafasının bacaklarıma çarpmasını ben de istemezdim ama üzgünüm öyle acelem vardı ki şu an bununla ilgilenmek yapacağım en son iş bile değildi.
"Çok pardon!" diyip geçiştirdim sandalyemi kenara çekerken. Lanet olası kağıt parçası burda da yoktu.
"Ö-önemli değil." o kaldığı işe devam ederken ben de oturduğum yerden çaresizce alttaki dolabıma eğildim. Belki bir ihtimal buraya sıkıştırmıştım kimbilir. "Bir dahakine yanında götürmen gerekenleri akşamdan hazırla. Her zaman beni bulamayabilirsin."
"Ne?" eğildiğim için kafama toplanan kan birden kalkmamla başımı döndürerek vücuduma yayıldı. Ya da vücuduma yayılan şey tamamen mutluluk hormonuydu.
"Buldum, buradaymış." dağılmış saçlarımı üfleyip tuttuğu şeye baktım. Sanırım yüzüm en aydınlık çağını yaşıyordu. Tanrım, bu çocuğu bana gönderdiğin için sana bir ara uğrayıp uzun uzun teşekkür edeceğim söz.
"Oraya defalarca bakmıştım halbuki!" diye çığırdım sandalyeyi tekmeyle geriye atıp diplomama koşarken. Gerçekten bulmuştu!
"İnsan aceleden göremiyor demek ki." dedi sevecen bir tavırla.
"Sehun, sen inanılmazsın ya." sevinçten naptığımı bilmiyordum. Öptüğüm yanağını tutup afallaması gayet doğaldı. Evet sanırım az önce vücuduma fazla salgılanan mutluluk hormonu yüzünden Sehun'a sıkı bir öpücük vermiştim.
Onu öylece bırakıp gitmek istemezdim ancak daha kahvaltı bile etmemiştim. Mutfağa giderken açık televizyonun köşesindeki saat gözüme çarptı. Çarpmaz olaydı. Kahvaltı için zamanımın kalmadığını öğrenmek şu hayatta nefret ettiklerim sıralamasında ilk üçteydi. Lanet edip geri döndüm. Sehun hala aynı yerindeydi.
"Sehun çıkabilir misin? Üstümü giymeye devam edeceğim." dedim yerdeki pantolonumu alırken. Hoş, çocuğun beni yarı çıplak görmeye alışkın olduğunu düşünüyordum ama olsun, bu kadar genişliğe de gerek yoktu.
"A-ah pardon! Pardon b-ben çıkayım. Sen rahat rahat giyin." kurduğu üç basit cümleyi dakikalarca düşünmüştü. Gerçi şu an konumuz bu değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ROOM 520 | Hunhan
FanfictionBiri manhwaga olma uğruna tek başına sessiz sakin bir eve geçmeyi, diğeri ise her gün kapısına dayanan ayyaş ev sahibinden kurtulup kendi evinin sahibi olmayı hayal ediyordu. Lakin, ikisi de kendilerini dolandırarak aynı evi satan şerefsiz emlakçıyı...