Bu kadar çabuk gelmesini bence de beklemiyorduk eheheuehu
Uzuuun bir bölüm oldu. Umarım daha fazla yorum alır ve eskiye döner ilerde finali o gümbür gümbür okuyucularla yaparız :"))))
|43|
"Bitanem ben çıkıyorum." sigaram henüz bitmediği için balkondan dikkatli gitmesiyle ilgili tembihlerde bulunmakla yetinmiştim. Annesiyle babasının evlilik yıl dönümlerini kutlamak için ufak çaplı bir aile yemeği organize etmişti. Israrlarına rağmen bunun aile arasında kalmasını uygun gördüğümden onunla gitmedim. Zaten hala benimle kaldığı için annesinin bana alttan alttan kızmaya başladığını düşünüyordum ki bunun aksinden emin olmadığım sürece o eve biraz zor giderdim.
Sonuna yaklaştığım sigaramdan derin bir nefes çektim ciğerlerime. Gerikalanını canım istemedi. Söndürüp Luhan'ın arka yoldan geçmesini bekledim. Nasıl da heyecanlı ve mutlu görünüyordu. Bense bir o kadar mutsuz ve hareketsiz.
Hala Mino'nun mesajından bahsetmemişti. Görmemiş gibi yapmayı denediğim ve onun bahsetmesi için beklediğim iki günün ardından hala tek kelime bile çıkmamıştı ağzından. Ona güveniyorum. Ona güvenim de sevgim de sonsuzdu. Ancak kafamdaki bir takım sorular, çengeli kalbime takıp aşağı doğru çekiyordu sanki. Ben ona hayatımın her detayını anında anlatıyor, her olayımı paylaşıyorken onun benimle bu hassasiyeti göstermeyip Minho'dan bahsetmemesi zoruma gidiyordu.
O sabah uykulu da olsam mesajını okumuştum. Luhan'ı suçlayabileceğim hiçbir taraf yoktu. Aksine Luhan'ın telefonlarına çıkmamasından şikayetçiydi herif. Görüşmek istediğini en azından telefonda konuşmaları gereken mevzuların varlığından bahsetmişti. Bu yüzden Luhan'ı asla suçlamazdım hele ki bu kritik dönemimizde, evleri ayırmamıza günler kala, evimden gittiği gibi benden de gitmesinden aklım çıktığı bir zamanda, asla. Bu yüzden ona mesajı gösterip hesap sorabileceğim bir durum ortaya çıkmamıştı, ben de görmemiş gibi yapmaya devam ettim.
Fakat içim içimi kemiriyordu işte. Konuştular mı, konuşacaklar mı, görüşmüş olabilirler mi, her soru günden güne beni yıpratıyor ve Luhan'a karşı samimiyetimi yitiriyordu. En korktuğum şey de buydu işte. Ondan uzaklaşmak. Bu yüzden tek dileğim bana Mino'dan bahsetmesiydi. Tanrı'ya bunun için her fırsatta yalvarıyordum yokse ben kendi kendimi yiyip bitirecektim.
Hava iyice karardığında salona geçip biraz uzandım. Televizyonda işe yarar bir şey olmadığını farkedince kapattım. Luhan evlerinden görüntüler atıyordu. Hepsiyle ayrı ayrı ilgilenmeye çalıştım, masa dizilimi hakkında yorum yaptım ve gece için şans diledim. Seneler sonra ilk defa evlilik yıldönümlerine maydonoz olacağını ve babasının onu azarlamamasını umduğundan bahsetti. Güldüm. Keşke içtenlikle gülebilseydim.
'Sanırım geliyorlar araba sesi duydum. Öpüyorum, sen de karnını doyur ve ben geldiğimde yatağı ısıtmış ol. Seni seviyorum.' şunu söylediği her seferinde ne halde olursam olayım, karnımın burkulmasına engel olamıyordum. Ben de seni seviyorum yazdım. Yazmakla kalmadım defalarca tekrarladım. Tekrarladıkça gözlerim doluyordu. Şu an gerçekten taşınmış olsaydı, gece geri gelmeyecek olsaydı ne yapardım onu düşündüm. Gerizekalının tekiydim ve ağlamaktan uyuyakalmıştım. Ama aklımın bir köşesinde o gelene kadar yatağını ısıtamadığım düşüncesi kaldı.
Sonra üstümdeki serinlik yerini sıcacık bir hisse bıraktı. Luhan gelmişti. Gözlerimi açtığımda sandığımın aksine gece değil gündüzdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ROOM 520 | Hunhan
FanfictionBiri manhwaga olma uğruna tek başına sessiz sakin bir eve geçmeyi, diğeri ise her gün kapısına dayanan ayyaş ev sahibinden kurtulup kendi evinin sahibi olmayı hayal ediyordu. Lakin, ikisi de kendilerini dolandırarak aynı evi satan şerefsiz emlakçıyı...