22.DURAK
"Güven, insanı insana kavuşturan yoldur. İnsanları bir fiil olarak gittiğinde değil, yürüdüğün yolu şüphe ateşiyle yaktığında kaybedersin."
Göğüs kafesimiz geçmişimize açılan kapıdır. Anıları zihninde, o anıların hissettirdiklerini kalbinde taşırsın. Bu yüzden anlar silinse bile kalbin attığı sürece hatıralarının hissettirdikleri seninledir.
Unutursun, aldanırsın, yok sayarsın. Akıl nankördür, geride bırakırsın. Ama göğüs kafesinde saklanan hazinen hep seninledir. Gün gelir lanetin, gün gelir lütfun olur. İnsanları orada anlarsın, insanları orada affedersin, orada vazgeçer, terk edersin.
Ve belki de yalnızca bu yüzden haklıydı Yekta Emir Ilgaz. Şehirler insanları terk etmiyordu. Hislerin terk etmediği gibi. Ama insanlar insanları terk ediyordu, anıların terk ettiği gibi.
İnsanın içindeki bencillik, yalnızlığının ve korkularının eseridir. Kalbimdeki korku tohumları vicdanımı susturarak göğsümün sıkışmasına sebep olurken bir kere daha o aynanın karşısına geçtim.
Kendimle ve yaşanılanlarla karşı karşıya kaldığım o aynaya bakarken ellerimi banyonun fayasına yasladım. Gözlerim şişmişti ama mutluydum Kalp, üzerine atılan kötülük tohumlarını yaşattığı acıyla yüzleştiğinde verir, demişti. Ve eklemişti; Bugün kötülüğünle yüzleştin, bugün verdiğin acıyı almak istedin. Yekta'yı hiç olmadığı kadar anladım. Aynadaki yansımam bana kötülüğümü anlatırken Yekta Emir Ilgaz'a bir kere daha haksızlık ettim. Bu hayatın onu benden almasından korktum. Ellerimi tutan ellerini bir başkasının ellerine uzanırken görmekten korktum. O ellerin beni etrafında gezdiğimiz uçurumun dibine itmesinden korktum.
Aylar geçmişti, o beni yaralarımı iyileştirecek kadar sevmişti. Gece gündüze dönmüştü, kollarını bana sarmıştı. Gün doğumlarını izlemiştik, gün batana kadar teninde dolaşmıştı dudaklarım. İçimde ihanetin verdiği huzursuzluk varken tüketmek istercesine öpmüştüm onu.
Belki de benim insanların hayatındaki yerim buydu. Lanetliydim ve bencilliğimle bu laneti insanlara bulaştırıyordum. Zehra'nın ismini gördüğüm gün ona hiçbir şey olmamış gibi sarılmıştım.
Saklanan her sır ardında söylenmemiş bir yalan taşır der Yekta. Bazen geldiğimiz noktadan geriye baktığımda kurduğu cümleleri daha iyi anlıyorum. Sanki yaşadığımız bu hayatı daha önce yaşamış, beni önceden uyarmak için defalarca kez bana seslenmiş ama onu duymamışım gibi hissediyorum.
Sevgilim;
Bu bizim ilk düşüşümüz değil ama bu sefer son olacak biliyorum. Bir sabah gideceğim, sen yüzümü unutacaksın, resmimi yırtacaksın. Anıları unutacağız ama hissettirdikleri hep bizimle kalacak.
"Akasya," bana seslendiğinde bakışlarımı önümdeki tuvalden alıp ona çevirdim. Siyah uzun saçlarını kısalttırmıştı, artık saçları ıslak olmadıkları sürece gözlerinin üzerine düşmüyordu. Kilo vermişti ve uzun süredir düzenli olarak spor yapıyordu. Bazen onunla birlikte ben de spor salonuna gidiyor, onu rahatsız ediyor ve bundan keyif alıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
45. DURAK
Novela JuvenilAkasya, geçmişinin ona hissettirdiklerinden kaçarken her yıl şehir değiştirmek zorundadır. Bir yıl boyunca edindiği arkadaşlıklarını, ilişkisini geride bırakarak doğum gününde yola koyulur. On sekiz yaşından beri her gittiği şehirden biraz daha yarı...