Uçurtma - Ceylan Ertem
🐣
13. DURAK
"Sevgi, bir gün kopacağını bile bile bağlanmaktır. Bağladım kalbimi kalbine, dikenleri batsa bile göğsüme."
Birini sevmenin binlerce yolu vardır. Bütün duygular, insanın kendi içerisindeki birikimi ve yaşamına göre farklı anlamlar taşır. Bu yüzden hiçbir duygunun gerçek bir tanımı yoktur. Severken acıtan bir insanla, sevgisinden kendi canına kıyan aynı tanımla anlatabilir mi sevgiyi?
Benim zihnimde sevginin nasıl bir yeri olduğundan kendim bile emin olamıyordum. Zihnimin içerisinde binbir düşünce vardı, aklımda dolanan binlerce isim, onlarca anı ve şehir vardı. Bir gün unutacağımı bildiğim o isimlere karşı hissettiğim şey gerçek sevgi olabilir miydi? Ya da benim için sevgi, gitmekten ve incitmekten mi ibaretti?
Büyüyorum, büyüdükçe herkesi ve her şeyi daha iyi anlıyorum. Bir tek kendimi anlayamıyor, kendimi bulamıyorum.
Sokak sokak dolaşıyorum, şehir şehir geziyorum ve bunu yaparken bir tek kendimi yanıma alamıyorum. İçimde nasıl bir insan var bilemiyorum. Aynaya baktığımda gördüğüm yüzü tanıdığımdan hiçbir zaman emin olamıyorum.
Ellerimi, Yekta'nın elinin üzerine koydum. Şehir yine arkamızda, Yekta'nın geçmişi ise tam önümüzdeydi.
"Yekta," dedim mırıltı gibi çıkan sesimle. Usul usul yanına gelmeme ve ona sorular fısıldamama alışmıştı. "Neden her gün buraya geliyorsun?"
"Geçmişi unutmamak için." Dedi derin bir nefes aldıktan hemen sonra. Birkaç dakika duraksadım.
"Geçmiş acıtıyor."
"Bu, bana ait olduğu gerçeğini değiştiremez." Sert sesi, devam etmemi engellerken yeniden konuştu. "Sana söylemiştim, geçmişinden kaçamazsın. O duvarlara baktığımda, o toprağı avuçladığımda ve aynı kokuyu duyduğumda gözümün önüne içindeki hayali hiç bırakmayan o çocuk geliyor." Bana bakmıyordu, gözleri aynı evin üzerindeydi.
"Sıkı sıkı tuttum o çocuğun elini, korktuğu evin kapısına bakıyoruz her gün. Ne ev kaldı ne de acı. Sadece geçmişin ve kurduğu hayalin yanındayız. O geçmişle de kendimle de gurur duyuyorum." İç çekti ve oturduğumuz duvarların üzerinde olan küçük taşı eline alarak fırlattı. Başka bir taşı eline aldığında merakla ona bakıyordum.
"Bir gün buraya Zehra ile çıkacağım. Aynı geçmişe bakarken veda edeceğiz bu şehre." Dedi Yekta. Söylediği şeyin, içerisinde sakladığı bir dilek olduğunu anladığımda karnıma kramp girdiğini hissettim.
Bu şehri terk etmek istiyordu.
Bu şehri terk edemiyordu.
Geçmişin, bir insanı ne kadar dibe çekeceğine defalarca şahit olmuştum. Yekta'ya seslendiğim o kuyu, şimdiye kadar hiç görmediğim kadar karanlık ve umutsuzdu fakat o yine de bakışlarını gökten ayırmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
45. DURAK
Genç KurguAkasya, geçmişinin ona hissettirdiklerinden kaçarken her yıl şehir değiştirmek zorundadır. Bir yıl boyunca edindiği arkadaşlıklarını, ilişkisini geride bırakarak doğum gününde yola koyulur. On sekiz yaşından beri her gittiği şehirden biraz daha yarı...