39

156 29 21
                                    

"Bebeğim?"

  Yoongi'nin arkamdan gelen sesi ile arkama döndüm. "Yoongi?"

  Adımlarını hızlandırarak yanıma geldi ve bana sarıldı. "İyi misin? Son bir haftadır benimle doğru düzgün konuşmuyorsun. Bir sorun mu var?"

  Ellerimle göğsünden ittirip onu kendimden uzaklaştırırken bir yandan da bahaneler mırıldanıyordum. "Yok.. Dalmışım işte."

"Jisoo ikimiz de dalmadığını biliyoruz, hadi anlat sorun ne?"

  Uzun zamandır içimde tutmuştum fakat artık onun beni aptal yerine koymasına katlanamıyordum! "Ne oldu biliyor mu-"

  Yoongi'nin arkasında, sadece benim görebileceğim bir şekilde elinde iki tane dondurma tutan Miyeon göz kadrajıma girdiğinde dilime kadar gelen sözlerin tamamını yuttum. "Ne oldu biliyor musun? Ji Eun hoca projemi beğenmedi ve yeniden yapmamı istedi! Tanrım o kadının benim o projeye ne kadar emek verdiğimden haberi var mı? Neden hiçbir şeyi beğenmiyor?"

  Yoongi'nin gülümsemesi genişlerken ben de içimden derin bir nefes aldım, durumdan yırtmıştım. "Bu muydu bir haftadır benden uzak kalmanı sağlayan şey? Sana yardım ederim sevgilim, endişelenme."

  Kendimi gülümsemeye zorlayarak ona sarıldım. "Teşekkür ederim."

  Ayrıldığımızda yanağından öperek Miyeon'un yanına ilerlemiştim. Arkama dönüp baktığımda Yoongi kaşları çatık bir halde Miyeon'a bakıyordu. Benim de kendisini izlediğimi fark edince önüne döndü ve yürümeye devam etti.

"Dondurma?"

  Miyeon elinde tuttuğu dondurmalardan renkli olanı bana uzatınca gülümseyerek aldım ve teşekkür ettim. "Renkli sevdiğimi nereden biliyorsun?"

  Omuz silkti. "Tahmin ettim."

  Dondurmanın şeffaf naylonunu kaldırdığımda limon ve kakao hariç hepsinden olduğunu görmüştüm. "Limon ve kakao sevmediğimi nereden biliyorsun?"

  Bu sefer güldü. "Hep ondan alıyordun, sevmediğini düşündüm."

"Doğru düşünmüşsün." Dondurmamı yemeye başladığımda Miyeon telefonunu çıkararak bana verdi. "Ne bu?"

"Açarsan görürsün."

  Meraklı bir şekilde telefonun tuş kilidini açtığımda direkt fotoğraf galerisi önüme çıkmıştı. 

  Tanrım.

  Bu.. "Sen bunu nasıl çektin?!"

  Jinyoung'un fotoğrafıydı! Okulun soyunma odalarından birinde duş alırken çekilmişti ve vücudu da tüm çıplaklığıyla ortadaydı. "Tanrım Miyeon bu.. bu nasıl oldu?"

  Gülümseyerek elimden telefonu aldı. "O da benim yeteneğim. Şimdi söyle, ne yapmak istiyorsun bu fotoğrafları?"

  Yüzümde hala şok ifadesi varken Miyeon hafifçe kafama vurdu. "Jisoo sana diyorum?"

"Pardon.. Hala şoktayım. Sen bunu nasıl çektin ya?"

"Küçük pis işler benden sorulur." Dedi ve telefonunu eteğinin içine soktu. "Hadi söyle ne yapalım bu fotoğrafla?"

"Baekhyun'a gönderelim! Tanrım lütfen ona gönderelim!"

"İşini biliyorsun."  Gülümsedim ve cebimden telefonumu çıkardım. "Seninle bir arada ola ola öğrendim bir şeyler işte. Hadi bana yolla o fotoğrafı."

  Pardon, size söylemedim. Baekhyun kim miydi?

  Erkeklerden hoşlanan sapığın tekiydi.

  Gay olduğu için sapık demiyorum yanlış anlamayın, gerçekten sapıktı.

  Ve onu Jinyoung'un başına musallat etmek gerçekten keyifli olacaktı.



  Ve onu Jinyoung'un başına musallat etmek gerçekten keyifli olacaktı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

ben bu ikiliyi aşşırı sevdim!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

ben bu ikiliyi aşşırı sevdim!

trouble! series: delayed distress  [les panic] ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin