12 : aynı kaderi paylaşıyoruz

10.1K 851 302
                                    

"Baba, V bunu sever mi?" diyerek elinde tuttuğu çikolatayla yanıma koşarak gelen Suho'yu önünde eğilerek tuttum. "Düşeceksin, koşturma şöyle!" diye sesimi olabildiğince kısık tutarak onu azarladım. V, diye diye canından olacaktı.

"Baba ben bu çikolatayı çok seviyorum. V de sever mi?" diye direterek sorduğunda gözlerimi baydım. "Ben ne bileyim oğlum? Alalım belki seviyordur." dediğimde, "Evet ona da alalım!" diye şakıdı. Gülümseyip yanağını öptüm ve doğruldum. "Koşturma tamam mı?" diye tekrardan onu uyardım. Alışveriş yaparken kendi gezmeyi seviyordu ama koşuştururken önüne bakmadığı için sürekli düşüyordu.

Suho önde ilerlerken ben de yere bıraktığım sepeti aldım ve onun arkasından yürümeye başladım. Markete gelme nedenimiz Suho'nun Taehyung'a birkaç hediye almak istemesiydi ve bir yere giderken eli boş gitmek pek hoş karşılanmayacağından bunu kabul etmiştim.

"Suho, bu kadar yeter bence. Artık kasaya gidelim mi?" dedim elimde tuttuğum sepete bakarak. Aldığı her şeyden, 'Belki V de bunu seviyordur!' diyerek iki tane almıştı. Sonuç olarak: sepet dolmuştu.

"Ama ya başka şeyleri de seviyorsa..." diye çekinerek karşı çıktığında yanına giderek elini tuttum ve önünde eğildim. "Babacığım, V çok zengin, eğer isterse alır. Yani bizim ona çok şey almamıza gerek yok." dediğimde bana anlamadığını belirtir gözlerle baktı. "Onun çok parası var, evinde bizim aldıklarımızdan fazlası vardır." diye cümlemi biraz değiştirerek konuştuğumda gözlerini büyüttü.

"Ne yani, çok çikolatası mı var?" diye sordu. Başımı olumlu anlamda salladım. "Evet."

"Bana da verir mi?"

"Bilmiyorum. Uslu bir çocuk olursan verebilir." dediğimde kaşlarını çattı. "Ben usluyum." diyerek kollarını bağladı. "Uslusun biliyorum." deyip ayağa kalktım. "Geç kalıyoruz, hadi." dediğimde kollarını çözüp önümden yürümeye başladı.

Onun görmediğini fırsat bilerek yanından geçtiğim rastgele bir rafın üzerini sepetteki birkaç atıştırmalığı bıraktım. Elbette ağzına kadar dolu olan sepettin içindeki tüm her şeyi satın almayacaktım. Hem o kadar zengin değildim hem de israfı sevmezdim.

Kasaya geldiğimizde sıra olmadığını farkederek gülümsedim. Kasa sırası beklemek sabırsız bir çocuğunuz varsa tam bir işkenceydi.

Sepeti bandın üzerine bırakarak kasanın diğer ucuna yürüdüm. Bu sırada Suho heyecanlı şekilde kasiyer kadının ürünlerin bandrollerini okutmasını heyecanla izliyordu. "Poşet ister misiniz?" diye soran kadına, "Evet istiyorum." diye cevap verdim ve o, büyük boy bir poşeti önüme bırakınca okutulan ürünleri poşete doldurmaya başladım.

"Kardeşiniz mi?" diye soran kasiyere baktım. Kafamı salladım reddeder gibi. "Hayır, benim oğlum." diye de ekledim. Kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı. "Çok genç evlenmişsiniz."

"Evli değilim." Hafifçe gülümsedim. Poşeti doldurmam bitince yere koydum ve sırtımdaki çantamın küçük gözünden cüzdanımı çıkarttım. Kasiyer ücreti söyledikten sonra parayı uzattım. Ardından hevesle yere koyduğum poşetin başında bekleyen Suho'yu izledim.

"Para üstünüz." dediğini duyduğumda hemen kadına döndüm ve avucumu ona doğru uzattım. Böylece fişle parayı elime bıraktı. Parmaklarının avucuma fazla sürtündüğünü hissederek kadına baktım fakat parayı bana verirken kasanın ekranına bakıyordu. Bunun benim kuruntum olduğunu düşünerek daha da oyalanmadan elimi çektim. "İyi günler." dileyerek parayı cüzdanıma koydum ve fişi arabada incelemek için cebime sıkıştırdım. Poşeti elime alarak Suho'ya seslendim. "Oğlum tut elimi."

Bir elimle Suho'nun elini tutarak diğer elimde de poşeti tutarak arabaya ilerledik.

Suho'yu koltuğuna oturttuktan sonra poşeti de arka koltuğun üzerine, Suho'nun hemen yanına koydum. Sürücü koltuğuna oturup cebimdeki fişi çıkardım. Her alışverişten sonra fişi mutlaka kontrol ederdim. Bazen bir ürünü iki kere geçebiliyorlardı ve bundan fişi kontrol etmezsem haberim olmuyordu.

idol's baby § taeggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin