2 : ben oğluna kıyamayan bir babaydım

14.9K 1K 471
                                    

Karşımda ağlayan oğluma baktım. Ona konsere gidemeyeceğimizi söylemiştim fakat o konsere gitmeyi o kadar istiyordu ki, oturmuş ağlıyordu. "Oğlum..." diye sakince konuşmaya başladım. Ortada ağlanacak bir durum yoktu ama Suho'nun yine ağlaklığı tutmuştu.

"Bak, başkasının konserine gideriz olur mu? Hem eğer o konsere gidersek geç yatmak zorunda kalırsın ve ertesi gün okuluna gidip arkadaşlarınla oynaya-"

Suho bağırarak sözümü kesti. "Bana ne, gitmek istiyorum! Gerekiyorsa okula da gitmem!" Sinirlenmemek adına derin bir nefes aldım. Onu oraya götüremezdim. Bugün bu küçücük yaşında onun konserine gitmek istediğini söylüyordu, peki ya gelecekte ne yapacaktı? Onun imza günlerine gitmek isteyecek, tanışmak için vakit kollayacaktı. Ben Suho'ya gelecekte gerçekleri anlatmak istiyordum ama eğer işler böyle ilerlerse ona babasının Kim Taehyung olduğunu asla söyleyemezdim.

Bu yüzden onu o konsere götürmeyecektim.

Yanına doğru ufak adımlarla gittim ve oturduğu koltuğun diğer köşesine oturdum. Bedenimi ondan yana çevirdim, konuşmama öyle başladım. "Suho, bebeğim... Yaşın çok küçük belki seni konsere bile almazlar. Hem orası çok kalabalıktır, gürültülüdür. Sen o alanları sevmezsin ki, sana söz veriyorum büyüdüğün zaman ne yapıp edip seni Kim Taehyung ile görüştüreceğim. Ama şimdi olmaz. Beni anlıyorsun değil mi birtanem?"

Birkaç saniye sonra ağlamaktan kızarmış gözleriyla bana baktı. Kafasını reddeder gibi iki yana sallayarak ayaklandı ve karşıma geçti.

"Anlamıyorum baba. Ben o konsere gitmek istiyorum. Sen götürmesen ben de Jimin'e söylerim o götürür! O beni senden daha çok seviyor zaten!" diye bağırarak odadan çıktı. Ardından kapının çarpma sesini duydum. Odasına gitmiş olmalıydı.

Oturduğum koltukta geriye yaslanarak ellerimi saçlarıma attım. Ne söylersem söyleyeyim konsere gitmeyi isteyecekti ve ben kabul edene kadar ağlayacaktı. Suho'nun ağlamasını hiç sevmiyordum fakat bu sefer bunu durdurabileceğimi sanmıyordum.

Evdeyken onun eline telefonumu vermiyorum. Tableti yoktu veya bilgisayarıma dokunamıyordu. Ara ara onunla birlikte oyunlar oynuyorduk elbette ama bu çok yaptığımız bir şey değildi. Suho'nun televizyon saatleri bile belliydi. Onu radyasyondan olabildiğince uzak tutmaya çalışıyordum. Aslında en büyük amacım onun teknoloji bağımlısı olmasını engellemekti. Nasıl yapmıştı, nereden öğrenmişti Kim Taehyung'ı bilmiyordum. Jimin hyung da bu konuda bana çok yardımcı oluyordu. Fakat böyle olacağını hiç düşünmemiştim.

Suho'yu biraz yalnız bırakmakta karar kıldım. Bana çok sinirliydi ve daha çok sinirlenmesini istemiyordum. Yatma vakti gelene kadar salonda oturarak sessizce kitap okuyacaktım.

Yerimden kalkarak kitapların bulunduğu küçük rafa doğru ilerledim. Aslında kitaplarımın büyük bir bölümü kendi odamdaydı çünkü yatmadan önce kitap okumayı çok severdim. Ancak oradaki rafım dolmuştu ve ben de yeni kitaplığı salona koymaya karar vermiştim. İlk olarak küçük dekoratif bir raf almıştım, kitaplarım arttığı zamansa daha büyük bir kitaplık almayı planlıyordum.

Kitaplıkta duran ve yakın zamanda okumayı planladığım kitabı elime aldım, az önce oturduğum koltuğa hiç acele etmeden oturdum. Daha sonra ayaklarımı az ötemde duran kısa masaya uzattım. Rahat şekilde kitap okumaya bayılıyordum.

Bir süre o şekilde kitabımı okudum. Kitaba ara verdiğimde yarısına yakın okuduğumu gördüm. Sesli bir soluk bırakarak yerimden kalktım ve mutfağa gittim. Amacım mısır patlatmak ve Suho'yu film izlemeye çağırmaktı. Bugün onun üzülmesine sebep olmuştum dolayısıyla gönlünü almalıydım.

Önce ocağa orta boylarda bir tencere koydum. Tencereye çok az miktarda yağ ve tuz ekledim. Sonuçta bu şekilde daha sağlıklıydı değil mi? Tencere ısınırken ben de mısır tanelerinin olduğu kavonozu dolaptan çıkardım ve kavonozun içinde duran ölçekle tencereye bir miktar mısır ekledim. Sonrası ise kapağı kapatıp beklemekle geçti.

idol's baby § taeggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin