Kucağıma kâğıt atan arkadaşıma bakıp hocanın görmemesi için gizlice açtım. Çok pis kaşınıyorduk şu an.
Kavgadan sonra dedim ki; laf atmam tokat atarım, ya da tokat atmam ananın götüne sokarım. bu sefer güzel bir şey demişim, değil mi?
Yazılan şey ile hızla başımı eğip ağzımı kapattım. Kahkaha atmaman gerekiyor Alper! Kendisi sadece laf attığını düşünen kuş beyinli arkadaşın! Alayla gülsen dahi bir şey değişmeyecek, söylediği güzel (!) söz ile gurur duymaya devam edecek! Kısacası sessizce gül yoksa hocadan azar işiten sen olacaksın!
Defterimden bir kâğıt çıkartıp sakinleştiğime kanaat getirdikten sonra bir şeyler yazmaya başladım.
Lan çok iyi söylemişsin. Bu lafı internette mi gördün yoksa?
Yırtık sayfayı Oğuz'a atıp vereceği tepkiyi bekledim. Mal gibi sevinecekti şimdi garibanım. Kâğıdı açıp okuduktan sonra tam da tahmin ettiğim gibi vücudunu dikleştirip saçlarını geriye doğru taramıştı. Böylece garibanım mal gibi sevinmiş oldu.
Aceleyle burnumu kapattım ve başımı sıranın altına koydum. Bedenimin titriyor olması umarım kimsenin umurunda olmazdı.
Birkaç defa yüzüme vurdum ve doğruldum. Gülmemem gerekiyordu.
Defterimin kapağı ile kendime biraz hava yapıp büyük bir hevesle dersini anlatan Yağız Hoca'ya döndüm.
"Ne oluyor lan? Niye dersi dinliyorsun oğlum, bir şey mi oldu?"
Korku ile konuşan Yiğit'e yandan bir bakış attım. Ders ne lan?
"Ne? Ne dersi, kim dinliyor?" diye fısıldadım. Tekrardan dudaklarını aralamış konuşuyordu ki, masama atılan kâğıt bunu böldü. Seri hareketlerle yırtılmış sayfayı alıp okudum.
Bu seksi hâlime sen bile düşersin, değil mi lan?
"Alper, Ayağa Kalk!"
Daha yazılan şeyi okumayı bitirmemiştim! Hem sessizce gülüyordum ben, nasıl battım gözüne?
Sinirle homurdanıp ayağa kalktım. Elim refleksle enseme giderken sinirle gülümsemişti. "Kâğıtta yazan şeyi bizlere de okur musun? Beraber şaşırırız, beraber güleriz."
İnanın Sayın Yağız Hoca'm, güleceğiniz konusunda hemfikir değiliz.
"Okul çıkışı bize uğra. Bana ders anlatmalısın, yazmış." İnandırıcı mıydı emin değilim lakin güzel yalandı.
"Ve sen buna niye güldün?" Odağı bende değildi. Gömleğin bilek kısmını dirseğine kadar katlayıp tahtaya dönerekten konuşuyordu. Kör müsünüz hocam, baksanıza gözlerime. Âşık olduğunuzu bu kadar belli etmeyin.
"Bilmem. Hoşuma gitti ve güldüm işte."
Omuz üzerinden bana baktı sonunda. Çatık kaşları gevşedi. Hafifçe gülümseyip başını yana eğdi. "Dersi dinle Alperen, tamam mı?" dedi uyarıcı bir ses tonuyla. "Alper hocam, Alperen değil."
"Aynı şey."
Umursamaz tavrını bana sergiledikten sonra dersi anlatmaya devam etmişti. Sinirle Oğuz'a döndüm. Korkuyla sırasına sinmiş bana bakıyordu. Götü tutuşmuştu resmen. Bana attığı kâğıdı tekrardan ona fırlattım. "Kendine sok, tamam mı?"
Kâğıdı aynı şekilde bana fırlattı. "Tamam, sana koyarı..."
"Alperen ve Oğuz. Tahtaya çıkın!" Korkuyla olduğum yerde sıçradım. Alt dudağımı dişlerim arasına alıp Oğuz'a döndüm. "Özür dileriz hocam!" dedi telaşla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stand Up! (GAY)
Teen Fiction"Dayan, şimdi zil çalacak ve hızla ayağa kalkıp lavaboya yetişeceksin." [Öğretmen/Öğrenci kurgulu bir kitaptır ve çok fazla argo kelimeler içermektedir. Rahatsız olanlar okumasın lütfen.]