Bölüm 8

27.5K 1.5K 758
                                    

Güzel bir yıl geçirmeniz dileği ile, iyi okumalar dilerim 🎉

Üzerimi giyinip arkadaşım Ender'in yanına doğru ilerledim. "Ne oldu lan? Suratın niye asık?" Derin bir nefes alıp kalçasını arkadaki dolaba yasladı. "Annem dün rahatsızlandı. Ben de sakinleşsin diye ağrı kesici verdim daha kötü oldu."

"Ne dedin sen?" deyip kaşlarımı çattım.

"Ne dedim ben?"

"Oğlum, sen annene o parolu verince mi daha kötü oldu?" Ulan ben senin yapacağın sevaba...

Karşımda duran beden beni anlamaya çalışıyordu lakin çatılan kaşlarından anlamadığını kolaylıkla belli de ediyordu. Usul usul, masum bir şekilde başını salladığında alnıma vurup sabır diledim. "Seni... Ya sabır! Sen bana o parolu verince daha da kötüleştim. Lan hatta kustum sınıfta. Şu senin ilacın tarihi geçmiş mi acaba?"

Beline astığı önlüğün cebinden paketi çıkarıp tarihi sesli bir şekilde okudu. "Biz kaç marttayız?"

"Allah belanı vermesin! Biz aralıktayız lan. Hiç mi bakmadın tarihe, nasıl bir malsın sen?"

Dudakları aralanırken eli ile kapattı ağzını. "Siktir!" Başını eğip mırıldandı. "Ne ara mart bitti lan?" Kafasına geçirmemek için zor tuttum kendimi. Zaman makinesi ile geleceğe mi ışınlandın, sayın göt kılı?

"Niye eskimiş bir şeyi yanında taşıyorsun sen? Cidden merak ediyorum bak."

"Ben ne bileyim, komodinde görüp yanıma almıştım."

Elimi sallayıp alayla gülümsedim. "Ohh be, sorgusuz sualsiz al." Elindekileri gösterip devam ettim. "İnsan paketini incele..." Küçük tartışmamızı bölen sesle sinirle soludum. "Bakar mısınız?"

-

"Tamam anne." Ağzıma koyulan yemeği çiğneyip yuttum. "Biraz daha yedirirsen burada patlayacağım." Kızgın bir suratla tekrardan çatalı dudaklarıma yönlendirdi. "Güçlü olmalısın. Duyduklarımla ne kadar endişelendim haberin var mı senin?"

Gözlerimi devirmemek için zor tuttum kendimi. "Peki sevgili eşinin kararı değişmedi mi hâlâ?" Koltukta oturmuş televizyon izleyen babama bakıp başımı olumsuz anlamda salladım. "Değişmemiş."

Yine sustu, cevap vermedi.

"Yatacağım." Annemin konuşmasına izin vermeden ayağa kalktım ve odama doğru ilerledim. Tahammül edemiyorum artık. Bu iğrenç ortama, anneme ama en çok da babama tahammül edemiyorum.

Işıkları açıp aceleyle masama yerleştim ve önüme bıraktığım testlere gülümsedim. "Başlayalım bakalım."

İlk sayfayı açıp anlamaya çalışarak okudum. Tüm şıkları kontrol edip en doğru geleni işaretledikten sonra cevap anahtarına baktım.

Doğruydu!

Heyecanla gülümseyip ayağa kalktım, boynumu ve belimi esnetip yatağıma ilerledim. İyi çalıştın Alper, bugün bu kadar yeterli.

Yatağıma uzanıp yüzümdeki gülümsemeyi silmeden kapattım gözlerimi. Her gün böyle çalışırsam var ya... Bilim insanı olurum lan ben. Babam da yaptıklarından utanır, benden özür diler.

-

"Şşş... Bir, iki, üç! İyi ki doğdun şerefsiz! İyi ki doğdun it! İyi ki doğdun, iyi ki doğdun, iyi ki doğdun salak!" Alkışlar yükselirken Erdinç, 50 kuruşluk kekin üzerine koyulmuş mumu üfledi. (50 kuruş mu...)

"Sağ olun diyeceğim de, ne bu cimriler? İnsan biraz zahmete kaçar." dedi gülümseyerek.

Yiğit kahkaha attı. "Valla bunu bile hak etmiyorsun." Alayla söylediği cümleye karşı omuzuna vurdum. "Şaka yapıyoruz abisi, bugün okuldan sonra çalıştığım kafeye gideceğiz." Erdinç başını sallayıp elimde tuttuğum keke uzandı. "Ver, yiyeyim bari."

Stand Up! (GAY) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin