"Biliyorum, gerçekten biliyorum. Bu bir hafta içinde yokluğum sizleri çok üzdü ama endişe etmeyin. Artık buradayım, sizin yanınızdayım!" Gözlerimi kapatıp sırtımı tahtaya yasladım. "Bana dolu gözlerinizle bakmayın, beni de ağlatabilirsiniz." Evet, sırf bu konuşmayı yapmak için erkenden okula gelmiştim. "Ha bu arada. Üç kişi haricinde sarılmadığım kimse kaldı mı?"
Nazarcı Kemal hızlıca ayağa kalktığında elimi kaldırmıştım. "Senden bahsetmiyorum Kemal. Bilerek sarılmadım sana mazallah kollarımdan falan olurum." Göz devirip tekrardan yerine geçtiğinde benimle beraber sınıftaki erkeklerin çoğu gülmüştü.
"Daha fazla ayakta durma. Geç otur artık. Ağrın falan olur belki." Merve'ye dönüp başımı salladım. "Haklısın, çok haklısın." Sırtımı tahtadan ayırdığım an Yiğit sırasından kalkıp yanıma gelmişti. "Geldi beyaz atlı prens." dediğimde hızlıca kolunu belime atıp tek kaşını kaldırmıştı. "Beyaz atlı prens, artık oturman için sikecek seni."
Başımı onaylamaz şekilde sallayıp yavaşça yürümeye devam ettim. "Seni Ufuk'a şikayet etmem gerekecek." Sesini çıkarmadan yürümeye devam ettiğinde derin bir nefes almıştım. "Otur hadi." Yavaşça sıraya oturup Ozan'a döndüm. "Emir ve Erdinç nerede?" Yiğit de benim gibi Ozan'a döndüğünde beyefendi sinirle oflamıştı. "Bahçede konuşuyorlar."
Gözümü kırpıp yarım ağız sırıttım. "Hayırdır, sen niye sınıfa girdin?"
"İkisi de üzerime geliyor. Gerekirse benimle bir süre konuşması... Geldiler işte. Tiplerini siktiğim." Sinirden kızarmaya başladığında içeriye giren iki davara dönmüştüm. "Emir, Erdo!" Bizim tarafa döndüklerinde Emir gülümsemiş, Erdinç ise kahkahayı basmıştı. "Biliyordum bak sınıfa geleceğini."
Erdinç'e dönüp başımı salladım. "Ne olmuş buna?"
Ozan hiç aldırmadan ayağa kalktığında Emir önüne geçmişti. "Otur."
"Oturmuyorum!" Yiğit ayaklanıp gerçekten de ilk defa bu şekil ciddi duran bedene yaklaştı. "Sakin ol. Ne oldu, sen anlat bari."
"Bana bundan sonra şaka yapmalarını falan istemiyorum. Artık burama kadar geldi! Gülmüyorsam eğer demek ki komik değil ve hoşuma gitmiyor." Emir kaşlarını çatarak Ozan'a yaklaştığında Yiğit geriye çekilmişti. "Önceden de şakalar yapıp duruyorduk. Neden tepkini şimdi ortaya koydun? En azından oturuyorken bize hoşlanmadığını bağırmadan söyleseydin."
Ozan tekrardan sırasına geçip Emir'e sırtını çevirdiğinde gülümsemiştim. "Bir saate kalmaz kendine gelir. Sıkmayın onu." Erdinç bana döndüğünde gözlerimle arkasını işaret etmiştim. "Geç otur yerine. Emo sen de git. Hoca gelir birazdan."
"Ozan valla özür dilerim lan. Hadi barışalım da öyle gideyim sırama. Üzülürüm bak." diyerek Ozan'ın kolunu tutan Erdinç dudaklarını büzdü. "Emir'i sonra da affedebilirsin ama bence beni hiç aksatm..." Emir okkalı şekilde önündeki bedenin başına vurup kolunu kavradı. "Ulan yarrak, affettiğinde gelir zaten. Direkt yalakalık yapıyorsun bencil piç."
Gülümsedim ve tekrardan önüme döndüm. Yiğit de cebinden telefonunu çıkarıp oyununu açmıştı. "Ozan sen de girsene. Beraber bir el atalım." Arkamda oturan beden hızlıca hareketlenip başını salladı. "Tamam grup kur, davet et beni. Kemal ile Semih'i de davet et ama sakın Emir ile Erdinç'i ekleme."
Kıkırdayıp başımı masaya yasladım ve gözlerimi kapattım. Kaç dakika öyle durdum bilmiyorum ama en son sınıf kapısının açıldığını işitmiştim. "Hoca geldi Alper, kalk." Büyük bir bıkkınlıkla ayağa kalktığım vakit Yiğit kolumdan tutup yardımcı olmuştu. "O kadar da değil lan, kalkabilirim." Yanağımdan bir makas alıp sırıttı. "Biz önlemimizi alalım da."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stand Up! (GAY)
Teen Fiction"Dayan, şimdi zil çalacak ve hızla ayağa kalkıp lavaboya yetişeceksin." [Öğretmen/Öğrenci kurgulu bir kitaptır ve çok fazla argo kelimeler içermektedir. Rahatsız olanlar okumasın lütfen.]