Ufuk
"Benim yüzümden oldu her şey. Ya ceza alırsa? Benim yüzümden. Hepsi benim yüzümden. Ya m..."
"Sus artık!" Elindeki bezi bu sefer sertçe dudaklarım üstüne bastırdığında itmiştim kendisini. "Ne diye rahatsın bu kadar? Arkadaşım deyip durmuyor muydun! Yok oldun resmen, olayı gördüğünde bile hemen uzaklaştın!" Yüksek çıkan sesime karşı gülümsedi. "Akıllısın iyisin ama biraz saf mısın ufkum?" Kullandığı hitap şekli ile yüzümü buruşturdum. Elinde tuttuğu mendili tekrardan dudak kenarıma götürdüğünde devam etmişti. "Allah kahretmesin ki kavga anında yanınızda değildim fakat sesler sağ olsun öğretmenler ile beraber olaya şahit oldum. Söylediğin gibi hemen tozuverdim ama sadece ben mi?"
Tebessüm dolu ifadesi kendini ifadesizliğe bürüdü. "12/B sınıfından tam 3, 12/A sınıfından ise benle beraber tam 4 kişi yoktu. Neden diye sor bakalım kendine?" Parmakları usulca saçlarım üstünde gezinirken devam etmişti. "Ya da boş ver. Sen aklını sanırım sadece ders konusunda çalıştırırsın. Alper benim kendimden de öteye koyduğum dostumdur ve hatta daha fazlası. Aynı şekilde daha tanımadığın arkadaşlarımın da en hassas noktasıdır. Saçının teline zarar gelse durmayız. Gerekirse okuldan atılırız ama yine de altta kalmayız. Biz de böyle ama sen tabii bilmezsin."
Tekrardan gülümsedi ve elini yanağıma yerleştirdi. "Başka gün okula geldiklerinde suratlarına bir bak derim. Korkmadan, cesurca. Ee tabii önce yarattığımız şahesere bak. Yüzün buruşsa da, o hâllerine kahkahalarla gülsen de çıt çıkarmazlar."
Hiçbir şey demeden öylece suratına baktığımda bu sefer parmakları dudaklarımdaki yerini almıştı. "Bir daha rahatlığımın sebebini başka nedene sığdırma. Yakıştı mı hiç sana he? O tatlı dudaklarını bir daha bu tür kelimeler kullanarak yorma." Başımı sallayıp yavaşça geriye çekildim. "Dur la!" Aradaki mesafeyi hızlıca kapatıp yanağımı okşadı. "Bana dokunup durmayı kes!" Bileğini iki elimle sıkıcı tuttum. Dokunup durmak zorunda mııydı? Anlamıştım işte tamam.
Hareleri önce ifademe sonra da sıkıca tuttuğum eline kaydığında başını direkt eğip kıkırdamıştı.
"Cidden mi?" Boşta kalan eli ile yanağımı kavradığında dudaklarımın büzülmesine sebep olacak şekilde sıkmaya başlamıştı. "Şu kelebeklerin konup namaz kıldığı, iyiliklerle dolu kalbim bu hâline razı gelmedi diye yaralarına bakmak istedim fakat beyefendiye bak."
"Burak beni, acıyor orası." Kendisini itmeye çalıştığım an yüzlerimizi daha da yaklaştırıp kaşlarını çattı. "Ne, Burak mı? O kim söyle hemen?" Alayla gülümseyip geri çekildiğine derin bir nefes almıştım. Çantamı kapıp hiç beklemeden ayağa kalktığımda o da ellerinden destek alarak ayaklanmıştı. "Yine de teşekkür ederim, iyileştirmekten çok yavşamış olsan da... Herneyse bana Alper'in numarasını verir misin?"
Hızlıca telefonu alıp başını salladı. "Tabii, numaranı ver hemen atayım sana."
Deli mi bu? "Numarayı söylemen yeterli ben kaydederim." Telefonumu çıkarıp konuşmayı reddeden bedene döndüm. "Tamam tamam! Al kaydet numaranı." Heyecanla gülümseyip telefonu aldığında ona yaklaşmıştım. "Güneşim..." diye mırıldanıp bana döndü.
"Ne alaka? 12lerden diye kaydetsene." diye onun gibi alayla söylendiğimde başını eğip gözlerime bakmıştı. Odağını benden ayırmadan kendi telefonunu çıkardı ve numaramı hiç duraksamadan girdi. "Hemen ezberledin mi?" Bu kadar kolay oluyor muydu? Ben bile kendi numaramı koluma yazarak anca bir haftada ezberleyebilmiştim.
"Söz konusu sen olunca her şeyi aklımda tutasım geliyor." Hafifçe öksürüp elimi salladım. "Dalga geçme."
Hiçbir şey demeden koca harflerle ufkum diye kaydetti numaramı. Hafifçe eğilip yüzümle aynı hizaya geldiğinde ise parmakları tekrardan saçlarıma ulaşmıştı. "Ufuğu muhteşem kılan güneştir. Tabii sen her zaman güzel görünüyorsun ama benim yanımda daha da bir parlaksın." Telefonu elime tutuşturup kollarını göğsünde birleştirdi. "Bu çirkefliğin geçicidir diye tahmin ediyorum. Güneş her zaman ufka doğru yolculuğa çıkar. Elbet bir gün Ufuk'da kendisine yaklaşan güneşe sarılacaktır." Yavaşça elini sallayıp arkasına döndü. "Görüşmek üzere!"
Elim kalbime doğru giderken olduğum yerde öylece kaldım. "Gerçekten delirmişsin!"
Kahkahası boş sokakta yankılanırken omuz üzerinden bana dönüp göz kırptı. "Hazır seni böyle tutmuşken evine kadar eşlik etsem mi?" Kaşlarımı çatıp başımı salladım. "Hiç gerek yok, yürümeye devam et." Söylediklerimi duymamış gibi koşar adım yanımda bittiğinde derin bir nefes almıştım. "Sınanıyor muyum acaba..."
Kolunu omuzuma attı. "Kalk yat şükret o zaman. Benim gibi birisini buldun da isyan mı ediyorsun?" Kolunu itip geriye çekildim. "Sanırsın Zeus'un oğlu!" Kaşlarını çatıp ellerini ceplerine yerleştirdi. Tekrardan yanıma gelip aramızdaki mesafeyi kapattığında kolu omuzumdaki yerini almıştı bile. "O zaman kendine tanrılara layık biri bulduğun için ayrıca şükret."
Kendime engel olamadan gülümsediğimde bana dönmüştü. Hızlıca kendimi toparladım ve gözlerimi kıstım. "Kendine çok güveniyorsun."
Benim gibi o da gülümsedi. "Bana bakarken bile gözlerin kısılıyor Ufuk. Parlıyorum çünkü Tanrı'nın ışığı üzerimde."
Şokla başımı kaldırıp sırıtan bedeni inceledim. Bu özgüven nereden geliyordu? "İfadeye bak. Şaka yaptım la şaka." Yanağımı hafifçe sıkıp devam etti. "Zeus, yanında halt etmiş. Seninle konuşmak bile keyifli çünkü sadece içsel güzelliğin değil, dış görünüşün de gerçekten etkileyici. Yüzüne her baktığımda, sanki dünyanın en güzel manzarasına bakıyormuş gibi hissediyorum fakat o manzara güneş olmadığı süreç eksik kalacak, aklında tut bak.”
Alt dudağımı dişleyip başımı eğdim. "Tamam tamam anladık. Git artık kendim gideceğim." Arkamı döndüğüm an bileğimi saran parmakları ile durmak zorunda kalmıştım. "Ne o..." Sözümü bitirmeden yanağımda hissettiğim yumuşak baskı ile hareket etmeyi kestim. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atmaya başladığında geri çekilmişti. Başparmağı ile dudağımın kenarını son kez okşayıp elini salladı. "Sen bilirsin zeki domates. Ben kaçtım, yarın okulda görüşürüz!"
Yarın okulda...
Elim yanağıma ulaştığında hâlâ gözden kaybolan bedenin geçtiği yollara bakıyordum. "Dudakları çok yumuş... Hayır ne diyorsun sen!" Koşarak evime doğru ilerleyip başımı salladım. "Yumuşak falan değil, hiç güzel hissettirmedi!"
-
Türkiye’de Wattpad'in kapatılması, birçok okuyucu ve yazar için büyük bir kayıp oldu. Ücretsiz kitap okuma ve yazarlık deneyimi sunan bu platform, hem amatör hem de profesyonel yazarlar için önemli bir mecra haline gelmişti. Kitap okuma ve yazma fırsatları sunarken kültürel bir zenginlik ve çeşitlilik sağlıyordu. Hatta sadece popüler eserleri değil, aynı zamanda bağımsız yazarların eserlerini de geniş bir kitleye ulaştırma imkânı tanıyordu. O kadar gereksiz ve iğrenç uygulamalar varken özellikle ekonomik zorluklar yaşayan bireyler ve öğrenciler için bu tür bir uygulamanın yasak hâle gelmiş olması ne kadar doğru?
Eleştirilecek onca soruna bunu da eklediniz ya, başka da bir şey söylemek istemiyorum.
Sağlıcakla kalın 🫂✨️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stand Up! (GAY)
Teen Fiction"Dayan, şimdi zil çalacak ve hızla ayağa kalkıp lavaboya yetişeceksin." [Öğretmen/Öğrenci kurgulu bir kitaptır ve çok fazla argo kelimeler içermektedir. Rahatsız olanlar okumasın lütfen.]