Başıma giren ağrı yüzünden olduğum yerde küçülüp gözlerimi açtım. "Allah'ım..." Ellerim hemen şakaklarımı buldu. "Nasıl bir ağrı bu?" Dudağımın kenarında beliren sızı da ağrılarım listesine eklenince tam olmuştu. Bıkkınlıkla dolu bir iç çekişten sonra yavaşça ayağa kalkıp odamdan çıktım.
Aklıma gelen türlü türlü senaryolar yüzünden adımlarım bir anlığına duraksadı. Kötü hissediyordum... Nedeni yoktu, sadece üzgündüm ve bedenimdeki yorgunluk daha da körüklüyordu bu hâlimi.
Lavaboya ilerleyip aynadaki görüntüme baktım. Bu birkaç gün içinde ne kadar da bitkin düşmüştüm...
Parmak uçlarımla dudağıma dokunup yüzümü buruşturdum. "Allah kahretmesin." Aceleyle yüzümü yıkayıp kimseye görünmeden tekrardan odama girdim. Yapmam gereken bir ödevim vardı ve evet, bunu hatırlamış olmam da mucizeydi.
Uğraşacak bir şeyim olmadığı için verilen ödevi yapmak çok da zoruma gitmiyordu fakat tam olan defteri 5 defa tekrardan yazacağımı düşünmek tüm hevesimi kursağımda bırakmaya yetiyordu. "Off off! Her şeyi hallettin tamam da, senin fizikle alakalı bir defterin mi var Akıllı?"
Hafifçe başıma vurdum ve hiç kullanmadığım rafa yaklaşıp fizik kitabını önüme aldım. Nereye kadar işlediğimizi bilmiyordum ama sayfa elliye kadar yazmam yeterli olurdu bence.
"Alper'im, canım!" Uzaklardan gelen ses ile gülümsedim ve annemin odama girmesini bekledim. "Kahvaltı hazır, gel had..." Beni kitapların içinde görünce şaşırmış olacak ki duraksadı. "Ders mi çalışıyorsun?" Başımı olumlu anlamda sallayıp kalemi elime aldım. "Ben yemeyeceğim. Acıkırsam bir şeyler atıştırırım."
Derin bir nefes aldı ve seri adımlarla yanıma geldi. Hafifçe çöküp yanağımı okşadığında gözlerimi kapatmıştım. "Babanla konuşmak ister misin oğlum?"
Hızla geriye çekildim ve "Hayır." dedim. Annemin gülen suratı yavaşça soldu. "Dün için pişman olduğunu söyleyip duruyor. Büyüklük sen de kalsın oğlum. En azından seni bir görse, belki birkaç şey söyler."
Başımı defterime gömüp kitaptakileri yazmaya başladım. "Seni kırmak istemiyorum anne ama hayır. Şimdi konuşmak istemiyorum onunla. Beni anlayışla karşılar mısın?" Yavaşça doğruldu ve tekrardan gülümseyip başını salladı. "Tabii ki. Sen düşünebilirsin. Birazdan atıştırman için bir şeyler getiririm sana. Kolay gelsin oğlum."
Gülümsedim ve odamdan çıkan bedenin ardından tekrardan yazdıklarıma döndüm. Eğer şimdi onunla konuşursam dün ki sinirimin etkisiyle tekrardan kavga etme olasılığımızı çoğaltırdım.
Ulan işim başımdan aşkın ama hâlâ bu hocanın verdiği ödevle uğraşıyorum. Aptal kafam, neden kabul ettin ki? Yapamam hocam, ben meşgul biriyim diyeydin ya!
Arkama yaslanıp büyük bir sıkıntıyla kitaptaki yazıları defterime geçirdim.
Kaç saat boyunca aynı şeyleri yazdım bilmiyorum ama sonunda geriye kalmış son cümleyi de deftere geçirmiştim. "Ve nokta!" Kalemi kitabın üzerine fırlatıp kollarımı iyice gerdim. "Sonunda, sonunda!" Sinirden dolan gözlerimle kararmış havaya baktım. Uyuşmuştu her yerim!
Tamamladığım defteri çantama atıp aceleyle ilk sayfayı açtığım testi çözmeye başladım bu sefer. "A, c, d, b." Kopardığım cevap anahtarına bakıp tekrardan önümdeki kitaba döndüm. Hızlıca şıkları işaretleyip soruların altına saçma salak rakamlar yazdıktan sonra diğer sayfaya geçmiştim. Bazen bilerek yanlış şıkkı işaretliyor ve bazı soruları da boş bırakıyordum. Böylece hiç dikkat çekmeyecektim. "Çok akıllı olmak yorucu." diye mırıldanıp kitabın kapağını kapattım. Biraz dinlenmem lazımdı. Zaten test çözme işi de basitti ki. En fazla bir saatte bitirirdim, yani bence.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stand Up! (GAY)
Teen Fiction"Dayan, şimdi zil çalacak ve hızla ayağa kalkıp lavaboya yetişeceksin." [Öğretmen/Öğrenci kurgulu bir kitaptır ve çok fazla argo kelimeler içermektedir. Rahatsız olanlar okumasın lütfen.]