-9-

449 56 82
                                    

Birlikte drone ları uçuruyor iken ben arada ona bakıyordum. Sonra ailesinin bize mutlu bir şekilde baktığını fark ettim. Yeosang ile eğleniyorduk, gülüşüyorduk.

Bu galiba ailesinin hoşuna gitmişti. Onlara baktığımı fark edince içeri geçtiler

 Bizde drone uçurmaya devam ettik, Yeosang gerçekten çok mutluydu. Keşke yanımda hep böyle gülse...

"Hey Jongho!"

"Efendim."

"Bak şimdi ne yapacağım."

"Bekliyorum."

Havada drone ile havalı hareketler yapıyordu.

"Cidden çok iyi kontrol ediyorsun Yeosang. ben daha düzgün uçuramıyorum."

Gerçekten berbattım. Bir anda kendininkini yere indirdi ve benim yanıma geldi. Bana yardımcı oluyordu ve birlikte uçuruyorduk.

O anın bitmesini hiç istemedim hem sevdiğim yanımdaydı hemde birlikte güzel vakit geçiriyorduk.

Tabii aile ona seslenip bizi ayırana kadar.

"Yeosang, gelsene oğlum bir dakikalığına!"

"Tamam baba geliyorum! Jongho ben hemen gidip geliyorum sen devam et."

"Tamam."

Hızlıca babasının yanına gitti. Ben onun gidişine bakarken drone yi ağaca sokmuştum. Nasıl başardım bilmiyorum ama yapmıştım. Her şeyi batırdım dedim kendi kendime.

Sonuçta güzel vakit geçiriyorduk ve her şeyi batırmıştım.

Bir süre sonra Yeosang yanıma geldi ve drone un nerede olduğunu sordu. Bense üzülerek elimle ağacı işaret ettim.

"Üzgünüm Yeosang, ben bunu kullanma konusunda çok kötüyüm. Sen gittikten sonra da ağaca saplandı sonra kurtarmaya çalışırken daha da içine girdi. Gerçekten üzgünüm, bilerek isteyerek yapmadım. İstersen sana yenisini alabilirim ama manevi değeri varsa... Gerçekten üzgünüm."

"Üzülmene gerek yok, hem yenisini alırız."

"Biliyorum ama kötü hissediyorum, gerçekten eğleniyorduk ve ben her şeyi batırdım."

Neden bir anda bu kadar dürüst oldum ki... Sanki içimden biri beni ona doğruları söylemem için dürtüyor gibiydi.

"Kötü hissetmene gerek yok, inan bana ilk başlarda bende kötüydüm. Suya bile düşürmüşlüğüm oldu ya da şarjını hesaplamayıp kırdığım, ağaçlarda kalan, bozduğum. Bunlar hatırladıkça komik geliyor. Hem annemler yemeğe çağırdı gel bir şeyler yiyelim."

O gerçekten çok nazikti...

"Tamam."

Dedim buruk bir gülümseme ile...

Ailesinin yanına gittiğimde korktuğum gibi bana kötü davranmadılar, aksine çok iyi davranıyorlardı. Sabah Yeosang'a benim hakkımda bin bir soru soran kadın yok olmuşta sanki, sanki kendi annem gelmiş gibiydi...

Hava iyice kararmıştı, biz Yeosang ile bahçedeki büyük salıncakta oturuyorduk. Hava soğumaya başladığı için Yeosang'ın odasına çıktık ve film izlemeye karar verdik.

Korku filmi izliyorduk ve Yeosang korkuyordu. Korktukça bana yaklaşıyor bu da benim işime geliyordu...

Saatin iyice geç olduğunu fark edince yatmaya karar verdik.

"Şey, ben nerede yatacağım?"

"Benim yatağımda."

"Sen nerede yatacaksın?"

"Ben de kendi yatağımda yatacağım."

"Nasıl yani, aynı yatakta mı yatacağız?"

"Evet."

"Neden?"

"Çünkü ben size geldiğimde senin yatağında seninle birlikte yatmıştım."

"Bu yüzden mi?"

"Evet."

"Çok saçma."

"Neden ki?"

"Bizim durumumuz aynı değil?"

"Nesi aynı değil?"

"Basbayağı aynı değil, ayrıca ben bu kıyafetlerle yatamam. Sabah sana verdiğim kıyafetler nerede?"

"Makinede yıkanıyor."

Benim sorularıma benim cevaplarım ile mi cevap veriyordu, o gerçekten saf değil...

"E o zaman ne giyeceğim ben?"

"Çıplak yatabilirsin, yabancı değilim sonuçta."

Attığı o gülüş, kalbim yeniden başlama lütfen...

"Emin misin, bu kaslara ve vücuda dayanabilir misin?"

"E-evet."

Bunu söylerken üzerine çıkmıştım. Korkmuş gibi bir ruh hali vardı ve bu çok hoşuma gitmişti. Yüzüne üfledim, o ise gözlerini kapatmış bir şekildeydi.

Bir anlık gelen duygu ile onu tam öpecek iken gök gürledi ve Yeosang bağırdı. Bağırması beni biraz korkutmuştu. Üzerinden indim ve yanına oturdum.

"Yeosang iyi misin?"

Dediğim anda bana sarıldı, ağlıyordu. Yeosang'ın bağırması ile babası odamıza geldi. Bana oldukça sinirli bir ifade ile baktı.

"Ne oldu?"

"Bilmiyorum, gök gürleyince bir anda bağırdı ve şu an ağlıyor."

Gerçeklerdi bunlar. Babası bana Yeosang'ın gök gürültüsünden korktuğunu söyledi. Bende onaylamak adına kafamı salladım. Babası bana yaklaştı ve kulağıma fısıldadı.

"Lütfen oğluma iyi davran."

Sadece bunları söyledi ve çıktı.

Neden bana bir anda iyi davranmaya başlamışlardı? Babası neden bana böyle bir söz söyledi?

Ben bunları düşünürken Yeosang hala ağlıyordu. Onu omuzundan tutarak biraz da olsa dikleştirdim.

"Yeosang, geçti ağlama. Ben senin yanındayım."

O da bana kafa salladı ama hala bana sarılıyordu bende onu yatırdım ve üstümü değiştirmeye gittim, dolabından bana olacak bir kıyafet seçtim ve onu giydim. Yanına yattım ve onu omzuma alıp sarıldım, sonra da yorganı üzerimize çektim.

O hala ağlıyordu ve bu beni üzüyordu. Çok şiddetli bir şekilde yağmur yağıyordu ve bu Yeosang'ı korkutuyordu. Her şimşek çakışında bana daha da çok sarılıyordu. Çünkü korkuyordu...

Yağmurun hızı bir süre sonra azalmıştı ve günün yorgunluğu ile ikimizde uyuya kalmıştık.

Giant «JongSang»Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin