Bir süre salon da oturduktan sonra odama çıktım. Odama girdiğimde ise Yeosang yeniden bana sarılmıştı. Bir süre sonra çekildi ve yüzüme baktı.
Bir süre bakıştık, sonra ise ben dolaba yöneldim. İçinden bir kaç kıyafet çıkardım ve Yeosang'a doğru fırlattım. O da tuttu.
"Bunları giyebilirsin. Bir hafta boyunca bizim misafirimizsin."
Bunu dedim ve dolaptan kendime bir kaç kıyafet alıp kapıya doğru yöneldim. Yeosang önüme dikildi.
"Başka hiç bir şey demeyecek misin? Sormayacak mısın?"
"Hayır, neden sormalıyım ki? Sormamı gerektiren şey ne? Hiçbir şeyim değilsin."
Bunu dedikten sonra odadan çıktım ve kapıyı kilitledim.
Ama hiçbir yere gitmedim. Kapının başında beklemeye başladım daha doğrusu kapıyı dinlemeye başladım. İçeriden ağlama sesleri geliyordu.
O an içim gerçekten acımış olsa da şu an onun benim için hiçbir değeri ve önemi yoktu. Zaten sevgilisi de vardı.
Misafir odalarından birine gittim ve yatağın üzerine uzandım. Bir şeylerin kırılma sesini duyunca doğruldum ve Yeosang'ın olduğu odaya doğru yöneldim. Kapıyı dinlemeye başladım.
Sürekli küfürler edip lanetler yağdırıyordu.
Kendisine, ailesine, hayatına ve Seonghwa'ya...>***<
Aradan tam bir hafta geçmişti. Ben ise hiç Yeosang ile konuşmamıştım. O ise çok üzgün görünüyordu. Her seferinde benimle konuşmak istese de ben ona karşılık vermiyordum. Şu an çalışma odamdaydım ve masadaki evraklara bakıyordum.
Kapı çalındı. İçeri giren Wooseok'tu. Yüzünde hiç görmediğim bir ifade vardı.
"Ne oldu?"
"Efendim Kang Bey..."
"Ne olmuş Kang Beye?"
"Şey... Evinde ölü bulduk."
"Ne!?"
Bir süre sessizce etrafıma baktım. Wooseok ise bana tedirgin bir ifade ile bakıyordu.
"Tamam çık dışarı."
"Peki efendim."
Wooseok'un odadan çıkması ile düşünmeye başladım.
Bunu Yeosang'a nasıl söyleyecektim?
Yavaşça Yeosang'ın olduğu odaya çıktım ve kilidi açıp anahtarı odanın içindeki konsolun üzerine koydum. Kapı aralık kalmıştı. Yeosang yatağında üzerinde oturuyordu. Şaşkın bir ifade ile bana bakıyordu.
"Ne oldu?"
"Sana kötü bir haberim var."
"Sakın Seonghwa'nın beni bulduğunu söyleme."
"Daha kötü..."
"Daha kötü ne olabilir ki? Yoksa yoksa... Sana bir şey oldu?"
"Bana neden bir şey olsun? Bana değil babana oldu."
"Borcunu ödemiş olamaz, Seonghwa'nın da ödeyeceğini sanmıyorum. Ne olmuş babama?"
"Ölmüş... Adamlarım evine gittiğinde babanı ölü buldu."
"Ne!? Gerçekten mi?"
"Üzgünüm Yeosang..."
"İyi olmuş."
"İyi mi olmuş? Seni anlayamıyorum. Her neyse çıkıp Seonghwa'na geri dönebilirsin. Hatta adamlarıma söyleyeyim onlar seni bıraksınlar."
"Hayır olmaz, hayatta olmaz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Giant «JongSang»
Teen FictionGerçekten her şey göründüğü gibi mi? Belki de en güvendiklerimiz bizi en çok kandıranlardır... Jongho × Yeosang Yunho × Mingi Wooyoung × San Seonghwa × Hongjoong Aşk insana yaşama sevinci verir... Smut içerir.