Midesi hassas olanlar okumasın.
Odada zayıf, küçük bir kız oturuyordu. Karışmış saçlarına sakız yapışmıştı ve berbat görünüyordu. Ela gözleriyle kapıyı izliyordu. Bu sırada babası '' Lanet olsun ! Bir daha asla çocuk istemiyorum ! '' Sesini yükselterek '' Çocuğun tek yaptığı ortalığı pisletmek, şikayet etmek ve duvarları boyamak ! ''
Çocukları bağrışmaları dinlerken oyuncak zürafasını sessizce kendine çekti. Babasının hiddetli konuşmasını annesinin sesi kesti: ''O sadece ufak bir çocuk David. Ne yapacağını henüz bilemez.'' ''Canın cehenneme Marybeth. Bu saçmalıklarını daha fazla dinlemeyeceğim zaten yeterince dinledim !'' dedi adam. Ardından kadın ''Peki ne yapmayı planlıyorsun o zaman ?'' diye sordu.
Kız odasına gelen ayak seslerini duyunca zürafasına daha da sıkı sarıldı. Kapısı hiddetle açıldı ve öfkeden deliye dönmüş babası dikildi karşısında. Masada duran bir ders kitabını aldı eline. Karısı ona durmasını söyledi fakat adam onu dinlemiyordu. Mary ağlayıp yakarmaya başladı. Adam kızı yakasından tutarak karnına bir tekme savurdu. Kız korkudan titreyip sarsılıyordu. Adam kitabı alıp kıza bir daha vurdu ve tiksinti dolu bir sesle ''Bu duvarlarımı boyadığın için seni bücür şeytan!'' dedi.
Yıllar sonra Natalie adındaki bu çocuk artık 17 yaşında güzel bir kız olmuştu. Yaşıtları gibi o da kitap okuyup, televizyon seyredip, ders çalışıyordu. Babası ise televizyonda zamanını anlamadığı ekonomi programlarına yorum yaparak geçiriyordu. O programları da Natalie de anlamıyordu ama umrunda değildi. Natalie başka bir şeyle daha uğraşıyordu. Şu an olduğu gibi: Resim çizmek.. Bu konuda gerçekten başarılıydı. Çizdiği şey bir miktar kan parçacığıydı. Ama bunu gerçekten seviyordu. En sevdiği şeydi kan. Bu ona zevk veriyordu. Her şeyden önce resimdi ve resim onun tutkusu ve yeteneğiydi. En önemlisi dünyadan ve insanlardan kaçabiliyordu.
''Geldik'' okulun girişindeki büyük tabelaya baktı. Walker Vill Yaratıcı Sanatlar Enstitüsü. Derin bir iç çekip çantasını alarak arabadan indi. Annesine ''Görüşürüz'' dedikten sonra kapıyı kapattı. Okul binasına doğru yürürken bir kaç çocuğun sohbet edip şakalaştığını gördü. Uzun bir süre çocuklarla bakıştılar ve Natalie onlara yaklaşınca çocuklar dağıldı. Derse 5 dakika geç kaldığını farkedip koşarak 3. kattaki dolabına çıkıp kitaplarını alıp sınıfa gitti. Sırasına oturduktan sonra ingilizce öğretmeni sırasında dikilip ''Ödevini görebilir miyim Bayan Ouletta ? '' dedi. Natalie başını hayır anlamında sallayıp ''Imm şey evde unuttum.'' dedi. Öğretmenin söylendiğini duyabiliyordu. ''Zamanınız tükendi Bayan Ouletta. Gerçekten hayal kırıklığına uğradım '' dedi. O sırada Natalie başka bir şeyi anlamaya çalışıyordu, öğretmenin bu sözleri onu sebepsizce mutlu etmişti. Fazla önemsemeyip dersi dinlemeye devam etti. Bir an dalışsa da kendini toparladı.
Dördüncü ders için kitaplarını dolabından alırken sevgilisi Chris yanına geldi ve ''Okuldan sonra beni bul konuşmalıyız '' dedi. Natalie ona tatlı bir şekilde başını salladı. Chris gerçekten yakışıklı ve tatlı bir oğlandı.
Fransızca dersinde Natalie sonunda sevdiği şeyleri çizmeye cesaret edebildi: Pıhtı ve kan, bıçaklar ve bıçaklanmış insanlar... Diğer insanlar ona bu tür şeylerin sadistçe olduğunu söylese de o bunda bir yanlışlık göremiyordu. Bu karanlık sanki onun daima parçası gibiydi. ''Bayan Oulette !!'' Çizimlerini hemen kolunun altına koydu ve öğretmenine baktı. ''Evet ? '' Öğretmen başını hafifçe sallayarak kolunun altındaki defteri işaret etti. ''Ödevini göster'' tereddüt içinde defteri çıkardı. Öğretmen şaşkın bir ifadeyle kızın suratına baktı. Kız masum bir şekilde gülümsemeye çalıştı. ''Bunları hemen sil ve ödevini yapmaya başla !'' Öğretmen uzaklaşırken Natalie çizimlerini silmeye çalışıyordu ki öğretmen bir anda durdu. ''Bayan Natalie bir an önce ödevinizi bitirin ! '' Natalie anlaşılmaz bir şekilde homurdandı. Zamanın ona bir düşmanlığı var gibiydi. ''Canın cehenneme zaman !'' diye düşündü.