Sonunda söz verdiğim üzere çeviriyi bitirmiş bulunmaktayım. Bitirdikten sonra baştan sona okumadım hatalar olursa kusura bakmayın. Çevirdiğim kaynaktaki dil çok hatalıydı. Aklınıza takılan bir şey olursa belirtirseniz açıklarım. İyi okumalar :))
Yerel gazetede çıkarılan bir habere göre;
Güçlü ve açıklanamayan suçlu katilin izleri bir kaç ay sonra artmaya başladı, uzun zamandır katili araştırıyorlardı ve şüpheler vardı, fakat bir tanık bul dedi reklamcı bir katil değil, hatta 2 kişi !
Teror farkli şehirlerde devam ediyordu, tek başına mı yoksa birlikte mi yaptığı belirsizdi fakat neyseki o başardı bir çocuk onu buldu ve hastanede olanları anlattı.
Onunla ilgili ne olduğunu anlatmaya başladı:
Olanlar bir gece oldu, diyerek anlatmaya başladı çocuk.
Bir gece ev ödevlerini yapmak için eve doğru yürüyordum, küçük ıssız bir sokaktan geçiyordum, yolumu değiştirip kestirme bir yoldan gitmeye karar verdim... büyük hata.
Bir süre sonra izlendiğim hissine kapıldım ve ayak sesleri duymaya başladım, sessizce arkamı döndüm fakat hırsız değildi, hiçbir şey bulamadım, bende hayalimin bir ürünüdür diye düşündüm, yürümeye devam ettim fakat bu sefer daha güçlü bir izlenilme hissine kapıldım, ayak seslerini daha yakından duydum. Yaklaşan bir şey olduğunu duydum, yüzümü döndüm ve anlaşılmaz bir yansıma, başarılı.. Kömürleşmiş gibi siyah saçlı bir kız görüyorum, fuşya rengiyle vurgulanmış üstü. 16-17 yaşlarında görünüyor, gerçi yüzü insan gibi durmuyor. Yüzü insandışı bir şekilde beyaz, gözlerine baktığımda kana susamış gibi, gözlerini açtığında son derece garip bakıyordu ve gülümsemesi insanüstüydü.Ben kabaydım ve .... kesilmiştim.
Bir süre orada durdum, adrenalinin vücudumda koştuğunu hissedebiliyordum.
Onun hakkında herhangi bir kelimeye izin vermedi, sadece duruyordu ve bu sonsuzluk gibi görünüyordu, ve sonunda kafasını konuşacakmış gibi psikopatça yana eğerek aceleyle:
''Uykuya git prensim''
Bunun üzerine büyük bir telaşla koşmaya başladım, yeterince iyi koşamıyordum, kızın beni takip ettiğini ayak seslerinden duyuyordum. Ağırlığını hissettiğimde, kolumda keskin bir soğuk vardı.
Acı bir inilti ile zemini hissettim, kız beni ele geçirince histerik bir şekilde güldü. Bıçağını çıkardı, omzumdan tşörtümü kesti. Güçlü bir şekilde çıplak karnımı okşamaya başladı, detayları izliyor fakat şans o ki, gelen polis seslerini duyduk, silahını tutuyordu. Sessizce oturdu ve onların olduğu yöne doğru bir kaç mermi ateş etti. Onlar ağaçların oraya düştüler, fakat gülmeye başlamadı, bir kaç eve doğru gitmeye başladı. Ne gördüğümü asla unutamam. Bu yalnızca bir kahkaha.
Görüşmeden sonra genç adam evinde bulundu. Organlarının bir kısmı evde bulundu ve kan evinin her yerindeydi. Diğer odaya geçtiğimizde yerde kanla yazılmış bir yazı gördük.
''Uyumaya gitmedin prensim.''
Nina Hopkins 11 yaşında, evine daha yakın bir okula geçti.
Bir pazar günü, yeni okulunun ilk gününden önceki gün, kalktı ve banyoda dişlerini fırçaladı. Ardından yatağa döndü ve leptopunu aldı.
Nina nazik bir çocuk değildi çok enerjikti. Penceresini açıp gün ışığı odasına girmeye başladığı zaman onun için de gün başlardı. Oturup televizyon izler, rock tarzı müzik dinler, video oyunları oynar ya da gitar çalardı. Ailesini ve arkadaşlarını çok severdi.