Kitaplarımı ruhunuza kazıdığınız ve

312 57 165
                                    

"Donmuş gözyaşlarım eridi tek bir lafınla."
-Yol Boyunca

***

Hayatta her zaman bir anlam aramaya çalışanlar olur. Neden yaşadığını sorgular durur kimisi. Bir şeyler başarması gerektiğine inanır, mutlu olmadığı için anlamsız bir hayat sürdüğüne inanır lakin hepsi yanlıştır aslında. Mutsuz olmamız için yaratıldık belki, deli gibi ağlamak için yaratıldık. Sanıldığından ziyade bir şeyler başarmamıza gerek yoktu, insanlara büyük iyilikler yapmamıza veya bir şeyler icat etmemize gerek yoktu. Üzüntünün var olmasının sebebi mutluluğu yakalayabilmekti ve başarı denilen şey de burada başlıyordu aslında. "Her şeye rağmen" kelimeleri bizim en büyük başarımızdı, gözlerimizdeki yaşa rağmen gülebilmemiz en büyük ödülümüzdü.

Yanımda uyuyan adama baktım, hava kararıyordu lakin o hala parıl parıl parlıyordu. Gözleri ağlamaktan şişmişti, dudakları ve burnunun ucu da hala kızarıktı. Ondan önce uyanmış, kollarımı o daha rahat edebilsin diye onun üzerinden çekmiştim zira rüyasında dahi sayıklıyordu benim meleğim. Bedeninde koca bir yara varmış da onu acıdan öldürecekmiş gibi inliyordu. Uyurken dahi akan yaşlarını inatla sildim, izin vermedim onların o güzel yüzünü ıslatmasına. Yalnız olmadığını kanıtlamak istercesine kimi zaman "Şşt..." diye fısıldadım kulağına doğru. "Ben buradayım, Taehyung."

"Jin?"

Saatin kaç olduğunu bilmiyordum lakin onun tek kelimesiyle karanlık olan gökyüzünde koca bir güneş belirdi, aydınlandı beni ben yapan her yanım.

"Günaydın." dedim ona gülümseyerek. Taehyung gözlerini ovuştururken esnedi ve cebinden telefonunu çıkarıp saate baktıktan sonra gözlerini kocaman açtı.

"Bar on dakikaya açılacak!" diye telaşla konuşup yataktan kalktığında kolunu tuttum. Babasının ona yaptıklarından sonra hiçbir şey olmamış gibi gözlerimin içine bakışı üzdü beni zira yaralarıyla yaşamaya alışmıştı. Ruhu kanıyordu lakin Taehyung kanayan yerlerin üzerini bir bez parçasıyla dahi kapatmayacak kadar umursamıyordu. Kanıyordu her yanı lakin herkes kırmızı bir elbise giydiğini sanıyordu.

"Gitme." dedim kolunu tutmaya devam ederken. "Bu gece beraber zaman geçirelim, dünyada sadece biz kalmışçasına eğlenelim."

Taehyung kolunu tuttuğum elime baktı, baktı. Minik bir gülümseme ekledi dudaklarına lakin şişmiş gözlerine ulaşamadı. "Eğlenmek..." diye fısıldadı, bu kelimeyi ilk defa duymuş gibi. "Bana yakışmaz, Jin."

Yutkundum, birkaç saniye onun gözlerinin içine bakakaldım zira her cümlesi öylesine etkiliyordu ki beni, ruhum dahi titriyordu. Yatakta doğruldum ve gözlerinin içine bakarken gülümsemeden edemedim. Çok güzeldi, her hücresi en özeldi ve onun bakışları bedenimin en derin yerlerinde kazılıydı.

"O zaman sana öğreteyim." dediğimde Taehyung'un kaşları çatıldı. Merakla "Neyi?" dediğinde gülümsemem genişledi zira bu soru dahi bunca zamanki çabamın işe yaradığının kanıtıydı. Önceden olsa bir şey öğrenmeye ihtiyacının olmadığını söyler, kolunu parmaklarımın arasından çekip giderdi lakin şimdi duruyordu benim çilek kokulum. Benim onu ikna etmemi istiyordu, o bar yerine beni tercih ediyordu aslında.

"Gülümsemenin en çok senin dudaklarına yakıştığını..." dedim şefkatle. "İzin ver öğreteyim."

Taehyung bir süre gözlerimin içine baktı, o süre zarfında zamanın durmasını dileyen yanımın dileği kabul olmadı. Taehyung bakışlarını kolunu tuttuğum elime çevirdi ve çekti kolunu yavaşça. Elim boşlukta öylece dururken üşüdü, öylesine üşüdü ki hiçbir ısıtıcı işe yaramazdı zira sadece onun bedenine ihtiyacı vardı. Sadece onun elleri ısıtabilirdi buz tutmuş yüreğimi, sadece onun dudakları beni kendime getirebilirdi.

SON MEKTUP -TAEJIN-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin