Her şeyi unutsam da

315 63 207
                                    

"Sen bırak tutunmayı
dünya bizi sarmalar."
- Berkay Altunyay

***

Hayatın ne demek olduğunu bilmiyordum, yaşamanın ne demek olduğunu bilmediğim gibi. "Yaşamak" kelimesinin üzerinde uzun uzadıya düşünmüş, ancak bu kelimenin kendimce bir tanımını yeni yeni bulabilmiştim. Geceleri gökyüzüne bakmış, ayla sohbet etmiştim defalarca. Ona nefes almanın yaşamak için yeterli olup olmadığını sormuştum, o ise bana bulutların altında kalıp beni karanlığa boğarak vermişti cevabını. O zamanlar anlamamıştım bu cevabı lakin şimdi anlıyordum. "Tıp dilinde nefes alarak yaşarsın." diyordu bana. "Lakin gerçekten yaşadığını hissetmek için gecenin karanlığında kendi aydınlığını bulmak gerekir. Bedeninden ziyade ruhunun nefes alması demektir yaşamak, yüreğinin ıssızlığında kendi benliğini bulup karanlığını bir kibrit çöpüyle aydınlatmak demektir. Gözlerine kadar gülmek demektir, hayatı damarlarında dahi hissetmek demektir."

Derin bir nefes verdim, Taehyung'un kendi benliğini bulmaya hiç niyeti yoktu. O karanlığını aydınlığa kavuşturamayacağına inanıyordu zira ona göre, o zaten karanlığın ta kendisiydi. O gece bulutların altında kalan ay gibi hissediyor olmalıydı. Tutsak, çaresiz, karanlığa gömülmüş... Lakin kaçırdığı bir şey vardı benim yaratığımın: ay, o bulutların altında günlerini, haftalarını geçirmiş olsa dahi elbet bir gün zaferle çıkacak ve dolunayda parıl parıl parlayacaktı. Hatta öyle güzel parlayacaktı ki, insanlar imrenecekti onun güzelliğine. Kimisi fotoğrafını çekecek, kimisi onun adına şarkılar yazacaktı. Zira benim çilek kokulu yaratığım, her türlü sevgiyi hak ediyordu. Bense onun bulutlarını daha erken kovmak için burada olan, öylesine biriydim. Onun hayatına girip ona değer veren yazarın tekiydim.

"Taehyung nerede kaldı?"

Düşüncelerimin arasından sıyrılıp gözlerimi Jungkook'a çevirdiğimde hafifçe gülümsedim. O gece onu öpmemi istedikten sonra hiçbir şey söylememiş, sadece telefonumu cebimden alıp numarasını yazdıktan sonra koşar adımlarla uzaklaşmıştı yanımdan. Bense bize bu anı yaşatan amcasına bir hediye vermiş, sabah olunca çekmiştim şikayetimi. Aslında onun için yapmamıştım, Taehyung'un polisleri işin içine kattığımda onu daha da karanlığa çektiğimi söylediği cümle çıkmamıştı zihnimden. Ben de o adamlar beni öldürecek dahi olsa ses çıkarmamaya karar vermiştim.

"Evde sizin olduğunuzu bilmiyor, bence artık gitseniz çok iyi olur."

Ufak bir heyecan ve sahte bir kızgınlıkla söylediğim cümleyle Jungkook "Hah!" diye bir ses çıkarırken, Yoongi haklı olduğumu fakat Taehyung'u merak ettiğini anlatan birkaç cümle geveledi ağzında. Onların bu hallerine kıkırdadım lakin heyecanlıydım. Dün gece ona cesaretimi toplayıp teknoloji çağına adım atmış ve onu evime çağırmıştım. Onun nefesini dudaklarımda hissettikten sonra iki gün konuşmamıştık zira, onsuzluk kokuyordum.

Kapı tıklandığında hızlıca ayağa kalktım, onun geldiğini anlamıştım zira kapıyı çalışı bile ruhsuzdu. Hatta o kadar sessiz tıklatmıştı ki, Jungkook mu yaptı yoksa kapı mı çaldı diye birkaç saniye düşünmüştüm.

"Geldi!"

Benden daha heyecanlı olan arkadaşlarıma gülmek istedim fakat terleyen avuç içlerim hiç yardımcı olmuyordu bana. Kapıya doğru yürürken hala Taehyung'un bu teklifimi kabul edişine şaşıp kalıyor, yüreğimin ağzımda atmasına engel olamıyordum.

SON MEKTUP -TAEJIN-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin