gecenin içindeyim. zaman, mekan benim durumumda önemsiz olmalı ama hayır geceyi göz ardı edemiyorum. tüm karanlığını bırakmış, sanki bana kolaylık sağlamak istiyor, gölgemi ve izlerimi örtüyor, bana perde oluyor adeta. üzerinde yürüdüğüm kiremitleri kırmamak için hafif adımlar atıyorum, birkaç dakika sonra elime öyle mektuplar geçecek ki jaehyun'un ve tahtın kaderini belirleyecek. elbette prens sungchan'ın da bundan haberi var, yolladığı suikastçilerin sayısını tahmin bile edemiyorum ama ne kadar fazla olurlarsa olsunlar onlara tek başıma yetebilirim.
gecenin beni gizlediğinden emin, kararlı adımlarla ilerlemeye devam ettim. oşte üç kez kısa dördüncüsünde çöpü bitene kadar yanan kibrit, işaret geldi. o an kırılacak kiremitleri göz ardı edip adımlarımı hızlandırdım, koşarak habercinin yanından geçerken elime tutuşturduğu mektupları da iç kuşağıma gizledim. ona fırlattığım para kesesinin havada kapıldığı sesini duymamla beraber kendimi hızla aşağı atıp yürüyüşümü normalleştirdim, adımlarımı yavaşlattım. ancak yüzümdeki siyah örtüyü indirmedim, hayır henüz bunun için çok erken. jaehyun'un kontrolünde olan bölgeye girene kadar yüzümü gösteremem. hala karanlıktan yardım alarak kendimi gizlemeye devam ediyordum. altı küçük ve iki büyük köşk dedim kendi kendime, sonra güvendesin.
küçük köşklerden ikisini geçtikten sonra aniden duyduğum ok sesiyle içgüdüsel olarak kendimi yere attım. vakit kaybetmeden üzerime atılan bedene karşı kılıcımı kınından çıkarıp savurduğumda birkaç saniye de olsa karşımdakini de inceleme fırsatım olmuştu. kısa, benden çok daha kısa ama boyuna göre gayet çevik ve atik. kolları elindeki kılıcı kullanmayı bilen birinin ustalığı ve emniyetiyle tutuyor. tehditkar sözler yok, yalnızca rakibinin hazırlıksız anını bekleyen iki çift göz konuşuyor. bir adım at, belin boşta kalsın, ilerleyeyim ve işin bitsin. bana fazla düşünme fırsatı vermeden hızlı adımlarla yaklaştığında beklediğimden daha sert bir darbe indi kılıcıma. onu küçümsediğim için afallamıştım elbette ama tepkiyi geciktirmeden verdiğimde geri adım atan o olmuştu. yüzü, onu gizleyen siyah örtüye rağmen tanıdıktı.
hırsla üzerime gelip hamlelerini art arda yaptığında hepsini savuşturup öne atıldım. bu kez kaçan oydu, gerisingeri onu takip etmem için kaçarken olduğum yerde kalıp bekledim. kaç kişi olduklarını bilmiyordum, beni bir tuzağın içine çekmeye çalışıyor olabilirdi. temkinli davranmak zorundaydım bu yüzden gizlenip yeniden ortaya çıkmasını bekledim. beni boşa çıkarmayıp birkaç dakika sonra yeniden saldırdığında bu kez hazırlıklıydım. kılıcım doğrudan karnını hedef aldığında ikimiz de işinin bittiğini biliyorduk. kılıcımı kınına sokmuş, ortadan kaybolacağım sırada bana ismimle seslendi, tuhaf bu sesi tanıyordum. bu seslenişi biliyordum.
"doyoung."
hayır dedim kendi kendime, hayır o olamaz, onu göndermiş olamaz, onu öldürmüş olamam. hızla yanına, yere, çöküp yüzündeki örtüyü kaldırdığımda hayatın benimle alay ettiğinden emindim. jisoo, ağzına dolmuş kanları kuma tükürdükten sonra kuşağından birkaç kağıt çıkarıp bana uzattı.
"sana bunları ulaştırmam gerekiyordu, dinle sungchan olayların farkında. her ne kadar kral tahttan feragat ettiğini ve veliahtın jaehyun olacağını birkaç gün sonra duyuracak olsa da o saldırmayı planlıyor. işte bu, ondan yana tavır alan komutan ve bakanların listesi."
her kelimede sekteye uğruyor, birkaç ufak nefes alıyor, sonra çabucak konuşmaya devam ediyordu.
"neden yaptın bunu?"
boğuk çıkan sesime aldırmayıp git diye mırıldandı. jaehyun'a git. Sungchan'ın askerleri gelmek üzeredir. dediğini doğrulayan adım sesleri yaklaşırken ayağa kalkıp en yakınımdaki köşkün çatısına çıktım. askerler geldi, sanki bir planı uygular gibi jisoo'yu alıp yerine başka birini bıraktıklar ve hiçbir şey olmamış gibi yürüyüp gittiler. bense çatıda yaptığım şeyin dehşetini kavramaya çalışıyordum. onu öldürdüm diye düşündüm, jisoo'yu öldürdüm kurtulmasının imkanı yok. ve verdiği kağıtlar, neden yaptı ki bunu? biz bu bilgiye kolayca ulaşabilirdik kendini öldürmek pahasına neden vermişti o kağıtları?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
desire
Fanfictionjeong jaehyun koryo hanedanlığının ilk prensiydi, kim doyoung ise yalnızca bir komutan. ©bittersv