Kocaman elleri ağzımla birlikte burnumu da kapadığı için nefes alışlarım zorlaşmıştı ve bu kalbimin daha hızlı çarpmasına neden oluyordu. Kafamı iyice omzuna bastırdığı için de kıpırdayamıyordum. "Biliyorum, hiçbir şeyin farkında değilsiniz küçük hanım. Biliyorum bu şu an ki durumunuzdan daha korkunç. Ama size mesaj ve iyi niyet göstergesi olarak yapmam gereken bir şey var ve bu şeye ne güzelliğiniz ne de şu an da elimi ıslatmakta olan gözyaşlarınız engel olamayacak..."
Sesinden genç biri olduğunu anlayabiliyordum. Lafının bitmesiyle iki elimle ağzımdaki tek eline asılıp çırpınmaya başladım. Ama yaptıklarımdan hiç etkilenmişe benzemiyordu. Boğuk seslerle konuşmaya çalıştığımda, elinde ışığın altında parıldayan ucuna doğru yılan şekli almış gümüş bir bıçak görmemle dona kalmıştım bu yılan şeklini bileğinde bir dövme olarakta görmüştüm. "Unutma, bu bir mesaj ve aynı zamanda iyi niyet..." Karnımda iki kez keskin bir acı hissettiğimde gözlerim kararmaya başlamıştı...
*.*
"Kıpırdıyor..."
"Uyanıyor galiba"
"Evet, ben gitsem mi?"
"Hayır, kalman gerekiyor."
*.*
Gözlerimi açtığımda etrafımda kimse yoktu. Bilmediğim bir yerdeydim ve karnımda hala acı vardı. Canımı acıtmamaya özen göstererek etrafı inceledim. Hemen başucumda bir serum bağlıydı. Komidinde bir sürü ilaçlar vardı. İki kişilik deri koltuğun üzerinde ki izlerden birinin oldukça uzun bir süre orada oturduğu anlaşılıyordu ama şuan boştu.
Kapının açıldığını duymamla gözlerimi oraya yönelttim. Saçları ara ara beyazlamış oldukça fit görünen orta yaşlı bir adam bana doğru gelip az önce bahsettiğim deri koltuğa oturdu. "Merhaba kızım." Hiç tanımadığım bir insana göre fazlasıyla samimi bir açılış yapmıştı. "Neredeyim ben?" Elleriyle etrafını gösterdi. "Semih ben, evimdesin. Üç kere bıçaklandın, seni ben buldum. Acını hissetme diye de iki buçuk gündür sakinleştirici alıyorsun. Ailene ve arkadaşlarına Berk'le kısa bir tatile çıktığını söyledik. Yaşadığın korkunç şeyin tedirgin olacağın bir yanı kalmadı yani kızım, güvendesin." Kaşlarımı çattım. Soracağım tüm soruların cevabını vermişti. "Berk'i nereden biliyorsunuz?" Dizlerindeki ellerini birbirine dolayarak geriye yaslandı. "Seni aynı anda bulduk, benim evimin güvenli bir yer olduğunun farkına vardığında buraya gelmene ikna oldu. Aslında o günden beri burada başında bekliyor, bir kaç ilacını almaya gitmişti." Garip bir şeyler oluyordu anlam veremiyordum ama bu durum normal değildi.
Yerimde kıpırdanıp kalkmaya çalıştığımda hızla yanıma gelip koluma girmişti. "Dikkat etmelisin, dikişlerin açılabilir yavrum." Kısık gözlerle kafamı kaldırdığımda Semih Bey ile göz göze gelmiştik. Bir an anlam veremediğim bir şekilde yutkunamadığımı hissetmiştim. Gözlerinin, bu anı bekliyormuşçasına kırpmamaya zorluyor gibi bir hali vardı. Kapı sesi tekrar duyulduğunda odağımız bozulmuş, kolumu kurtarmıştım.
Acı çekiyordum, anlam veremiyordum ve bir boşluktaydım. Ama ne boşluk... Yine bir anda, boşluktan düştüğüm bir an da, sanki beni bir kara delikten kurtarır gibi aralamıştı kapıyı Berk. Bana doğru gelmişti, elini uzatmıştı ve ben de ona uzanmıştım. Göğsüne kafamı dayamıştım. Ellerimiz yaralarım da birleşmişti. İşte, hep anlatmak için çırpındığım kelimeler sonunda bir cümle olmuş dile gelmişti. Şimdi şu cümleden paragraflar, romanlar, kitaplar yazılmazsa ayıp olurdu. Hem de ne ayıp...
Yüzümü avuçları arasına alıp burunlarımızı birbirine değdirdi. "Sana bir şey olacak diye ödüm koptu Derin." Gözlerimi kapadım. "Derin." Dedi her harfin üzerine basa basa. "Güzelim benim." Gözlerimi açıp gözlerine gülümsedim. "Çok korkuyordum biliyor musun, ama gözlerin..." O da gülümsedi. "Gözlerimi çok seviyorsun." Kafamı salladım. "Çok seviyorum." Beni taklit eder gibi kafasını salladı. "Ben de." Dedi ve kulağıma eğildi. "Ben de seni çok seviyorum Derin." Bir an da bunu duymak beni şaşırtsa da hoşuma gitmişti. Boynuma bir öpücük kondurarak kulağımdan uzaklaşmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
| DERİN |
Teen Fiction"Kaybetmeye sıfırdan başladın ufaklık, eksilere düşüyorsun." *** Acı çekiyordum, anlam veremiyordum ve derin bir boşluktaydım. Ama ne boşluk... Yine bir anda, boşluktan düştüğüm bir an da, sanki beni bir kara delikten kurtarır gibi aralamıştı kapıyı...