4- Acımasız Gerçekler

611 24 1
                                    

Resmen kullanmıştı beni. Köşeye atılmış sümüklü bir peçeteydim. Ama kafamdaki asıl sorun, ona yalan söylediğim için mi, yoksa Cenk'le yattığım için mi benden böyle bir intikam aldığıydı. Toparlanıp dışarı çıktım. Koridorda yürürken karşıdan bana gülümseyerek gelen Cenk'i farkettim. "İki saattir seni arıyorum sevgilim. Nerelerdesin?" 'ikizinle düzüşyorduk' "Lavobodaydım." Endişeli bir şekilde çenemden tutup kafamı kaldırmıştı. "İyi misin sen? Rengin atmış sanki." Zorda olsa gülümsemeye çalıştım. "Yok birşeyim hayatım. Sadece uykum var biraz o kadar." Yerimde kıpırdandım hafifçe. "Ben derse gideyim." diye de ekledim. Hızlıca yanından geçmeye çalışırken kolumu kavradı. "Dur güzelim ders bitmek üzere zaten boşuna gitme." Harika! O yakışıklı piç kurusu yüzünden derside kaçırmışım.

Ellerim bağrımda sürünüyordum resmen şu hayatı adam akıllı yaşayabilmek için ya! Hayatımda sorun olabilecek herşeye siktir çekmek istiyordum ama olmuyordu. Zaten eksik büyümüş, yarım yamalak tutunmuştum hayata, bari hayatımın aşkı adam gibi biri çıksaydı da 'oh be, değdi valla' diyebilseydim.

Cenk elini omzuma attı ve ve bahçedeki banka doğru ilerledik. Kendimi bir sürtük gibi hissediyordum. Bi kız için önceden zaten kavga edip küsen, henüz daha yeni barışan ikizlerin ikisini de baştan çıkaran bir sürtük gibi hemde.

Ağacın gölgesinde kalan ıssız bir bank seçmişti Cenk. Tabii böylesine kameraların siktir ettiği ıssız bi yerde Berk olmazsa olur muydu hiç.. Ukala ukala sırıtarak yanımıza geldi ve Cenk'in yanına kuruldu. Berk Cenke kahve almasını söyleyip buradan uzaklaştırdığında, başbaşa kalmıştık. Berk'le.

Issız bir köşede.

Yalnız.

Yine..

Cenk'in oturduğu yere kadar sürüklemişti poposunu ve daha da yaklaşıyordu. Nefesini kullanmasa bu çocuğa çok güzel karşı koyabilirdim aslında o güç vardı bende ama şu nefes olayı işimi fenaa bozuyordu harbi. Birden konuşmaya başladı "Yiyişmeyeli nasılsın ufaklık?" Ona karşılık vereceğimi sanıyordu ama hiçbirşey söylemedim. Sadece ufak, ukalaca kahkaha attım. O kadar. Ve buna bozulduğunu görmek beni bir kahkaha daha atmaya itmişti. "Bakıyorum da çok iyi anlaştınız. Bunu bu akşam 9'da kutlamalıyız uygun mudur hayatım?" Oldukça tatlı bir şekilde gülümserken kafamı olumlu anlamda salladım. Aynı zamanda Berk'le bakışıyorduk. 'Bundan sonra böyle ukala bey' bakışıma karşılık 'Fazla sürmez ufaklık' bakışı atıyordu. Susarak anlaşıyorduk. Ah ne hoş değil mi?

*.*

Akşam olmuştu. Cenk beni almıştı. Ufak ıssız bir tepeye tırmanmıştık. Berk ve Merve'de bizimleydi. Tepenin zirfesine çıktığımızda o muazzam manzarayı tenimin üzerinde hissetmem çok sürmemişti. O sonsuz mavilik barındıran gökyüzü ve kocaman dalgalı deniz, ufuk çizgisi sayesinde birleşmiş, imkansız bir aşk hikayesini anlatmaya çalışıyorlar gibi süzülüyordu denizde dalga, gökyüzünde yıldızlar. Huzur vericiydi, binaların ışıkları küçücük kalmıştı gökteki yıldızları andırıyorlardı adeta. Sırtıma masaj yapan hoş, hafif bir rüzgar esiyordu. Ve bu uykumu getiriyordu. Bu büyülü hissi doruğuna kadar yaşayabilmek adına falezlere oturduk.

Berk hemen arkasından beyaz bir şarap ve dört kadeh çıkarttı. Cenk ise, bir demet halinde dört tane kırmızı gül. Gül? Beni sevdiğini söylüyordu ama henüz hangi çiçeği sevdiğimi bile bilmiyordu. Çokta önemli değildi. Memnun olmuşçasına sırıttım ve gülleri koklamaya başladım. "Cenk ben-" iki parmağını dudağıma bastırıp sözümü kesmesiyle Merve ve Berk'in dikkatini çekmiş olmalıyız ki, bizi izliyorlardı. "Gülü sevmediğini, papatyaları sevdiğini biliyorum Derin." Dudak kıvrımlarını yumuşattı ve hafif gülümsemesiyle sol yanağındaki gamze belirdi. Demet şeklindeki güllerin üzerinde avucunu gezdirdi ve sihir yapar gibi bir tane papatya çıkardı. Ağzım ve gözlerim açık, ne yaptığını, nasıl yaptığını inceliyordum. "Bir çiçek olsan, bu mutlaka papatya olurdu Derin." gözlerini gökteki yıldızlarda gezdirmenin ardından bana baktı "Sen! Çok çabuk kırılabilen bir papatya dalı, kokusundaki büyüyü koparıldıktan sonra salıveren.." Tekrar gülümsedi. Kulağımın arkasına sıkıştırdığı saçımdan elini çekerken bir papatya daha belirdi avucunda.

İlk defa bu kadar uzun zaman bakmıştım gözlerine. Yavaşça yaklaşıp dudaklarına masum bir öpücük bırakmamın ardından çocuklar gibi sevinmişti. Az sonra pişman olacağımı bildiğimden daha fazla suratına bakmamak için dizine yatmıştım.

Berk Ulus

Derin Cenk'e bu jestinden etkilenmişti, belliydi. Sevinç yerine tuhaf bir his vardı, anlam veremediğim. Ona kızgındım. Bana yalan söylemişti. Aslında ilk gördüğüm andan beri, ufak bir kız çocuğu gibi geliyordu gözüme. Tatlı, sevgiye, ilgiye muhtaç bir kız çocuğu. Küçük bir kadın gibi.

Onlar orada etkileşimlerini yaşarken bende Merve'yi evine bırakıp geri bizimkilerin yanına döndüm. Hala oturuyorlardı. Derin Cenk'in dizinde uyuya kalmıştı. Onu uyandırmamak için arabayı uzakta park ettim ve ses çıkarmadan yanlarına gittim. Cenk kendi kendine konuşuyordu sanırım mırıltılar geliyordu. Dinlemeye başladım. "Seni kandırdığım için üzgünüm Derin. İstediğim tek şey bana bir şans daha vermendi ama yapmadın. Bende gece sadece sana sarılarak, kokunu içime çekerek uyuduğumu söyleyemedim, özür dilerim."

| DERİN |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin